Yeni bir evredeyiz artık. Bilgi kirliliğinin en büyük mecrası olan sosyal medya; şimdilerde "fenomenlerin" işlediği suçlarla gündemde. Her yaptıklarını, arabalarını, giydiklerini ve hatta evlerinin yatak odalarını bile paylaşmaktan geri durmayan bu fenomenlerin itibar ettiği iki şey var; "beğenilmek" ve "takipçilerini arttırmak". Ama mesele bundan ibaret değil pek tabi. Yapılan paylaşımlar ile oluşturulan güvenin, dikkat çekilerek tesis edilen "başarılı iş insanı" profilinin de bir amacı var: "Daha çok müşteri"...
Kim ne derse desin, bir kimse sosyal medyada "akredite" olmuşsa bir karşılığı oluyor bu toplumda. Mesela, güzellik merkezleri ile gündeme gelen fenomenler "abartılı paylaşımlar" nedeniyle eleştiriliyor. Aldığı uçak, başına taktığı paralar, savurduğu dolarlar ve niceleri... Bunların takipçi ve müşteri çekmek için yapıldığını düşünebiliriz. Ancak sadece bunlar değil sebep... Başat faktör "ben güçlüyüm demek" bence... Ben güçlüyüm algısını oluşturmak "gerçekten ne iş yaptıklarını" bilen kitleye verilmiş bir mesaj aslında. "Ben güçlüyüm", "size yardımcı olabilirim", "bana güvenin". Verilen fotoğraflarda öyle. Bu alanda olan herkes için geçerli... Katılım sağlanan düğünler. Burada çekilen videolar. Ünlü isimler ile verilen görüntüler. Hemen hepsinin bir sebebi var: "Ben eli kolu uzun birisiyim, kimleri tanıdığım ortada" algısını yerleştirmek...
Fenomenlerin suçlu, sosyal medyanın aracı olduğu bir evredeyiz. Gerçek algımız değişti. Misal gerçekte "saflıkları ve tuhaflıkları" ile tanıdığımız bir fenomenin "dolandırıcılık çetesinin yüzü" olması. Bir başka misal TikTok'taki yayınlara abartılı bağışlar yapanların aslında para aklaması. Atatürk'ün benzerlerine gönderilen paralar. Ve daha niceleri. Hepsi birbirinin nevi olan "istismar ve suç" örnekleri...
Şunu çok net biçimde görüyoruz, koskoca sosyal medya şirketleri sadece "kârlarına" bakarak kara para aklamanın bir parçası olabiliyorlar. Veya paylaşılan ve abartılı olduğu her halinden belli içeriklere müsaade edebiliyorlar. Günün sonunda bu mecraların hiçbir sorumluluğu gündeme dahi gelmiyor. Oysa ortada dünyaca kabul görmüş ekonomik suçlar söz konusu. Ya da en basitinden içerikleri ile insanları açıkça rahatsız eden paylaşımlar var. Bu sarmala sosyal medya hesaplarının ele geçirilmesi, banka bilgilerine ulaşılıp mağdur edilen kişileri de eklersek, ciddi bir krizin parmaklarımızın ucunda dolaştığını söylememiz işten bile değil.
ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC) tarafından hazırlanan rapora göre, "sosyal medya dolandırıcıları" 2021 yılında 770 milyon doların üzerinde para çalmış. Rapora göre en revaçta olanı romantizm dolandırıcılığı. FTC'ye göre bu yöntem, bir yabancıdan gelen görünüşte masum bir arkadaşlık isteği ile başlıyor. Ardından tatlı bir konuşma ile devam ediyor. Ve sonuç belli: "Para talebi"
Bu konuda Birleşmiş Milletlerin 2023'te kamuoyu ile paylaştığı bir rapor var. Rapora göre, pandemi döneminin getirdiği "karantina hali", milyonlarca insanın evlerinde mahsur kalmasına ve internette daha fazla zaman geçirmesine neden oldu. Bu da "suç" için paha biçilmez bir fırsata dönüştü: Dolandırıcılar, para aklayanlar, hırsızlar, bahisçiler herkes bu mecralarda...
BM Raporu, dolandırılanların yanında bir başka mağdur grubuna dikkat çekiyor: "Dolandırıcılık çetelerinin eline düşen ve bu işlerde çalışmak zorunda kalan bir kitle var. Myanmar'da en az 150 bin, Kamboçya'da ise 120 bin kişi bu dolandırıcılık işlerinde çalışmaya zorlanmış durumda."
Bu çok katmanlı suça ortaklık biçimi sosyal medya konusunda yeniden düşünülmesini ve sınır aşan bu şirketlerin devletler ile iş birliğine gitmesini zorunlu hale getiriyor. Uluslararası anlamda "gerçek" iş birliğine ne kadar ihtiyacımız olduğu ortada. Her paylaşımı yapmak mümkün olmalı-olmamalı tartışması değil bu dediğim. Bir biçimde suçun ta kendisi haline gelen bir mecradan bahsediyorum! Sosyal medya giderek kriminal bir alan halini alıyor! Bu sorunu daha da büyümeden çözmek zorundayız...