Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ geçtiğimiz hafta, yanılmıyor isem İmam Hatip Liseleri ile ilgili bir toplantıda, Diyanet İşleri başkanlığı ile ilgili de bir demeç verdi.
Sayın Bozdağ demecinde Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) kurumunun mevcut statüsünü savundu, DİB’i kaldırmak isteyenler olduğunu ve yanlış düşündüklerini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Sayın Bozdağ’ın pozisyonu son derece meşru bir pozisyon, bu ülkede DİB’in anayasal sistemden çıkarılmasını isteyenler de var, istemeyenler de.
İstemeyenlerin duruşu ne kadar meşru ve yasal ise, isteyenlerin duruşu da o ölçüde meşru (yasal da olmalı ama..).
Bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim, yukarıdaki cümlede DİB’in anayasal sistemin dışına çıkarılmasını isteyenlerin pozisyonu için meşru kelimesini kullandım ama yasal ibaresini kullanamadım.
Bu yazıda DİB’i tartışmak istemiyorum, daha önce ben bu konuda kendi pozisyonumu defalarca yazılı ve sözlü ifade ettim, Sayın Bozdağ’dan farklı düşünüyorum ama benim Sayın Bozdağ’dan farklı düşünmem Sayın Bozdağ’ın görüşünün meşruiyetine ve yasallığına asla gölge düşüremez.
DİB ile ilgili Anayasa’nın 136. maddesi var ve bu anayasal maddeye istinaden bir de DİB yasası var.
Bu anayasa maddesini ve bu yasayı tartışabiliriz, tüm pozisyonlar demokratik bir ülkede meşrudur ve yasal olmalıdır.
Ama, bir de bu konuda Siyasal Partiler Kanunu’nun o ünlü “ahlaksız” 89. maddesi var.
Bu madde siyasal partilere DİB’in genel idare dışına taşınmasını amaç edinmeyi dahi yasaklıyor ve parti programına böyle bir amacı yazan partinin kapatılmasını öngörüyor.
Ve nitekim ülkemizde bu nedenden siyasal partiler kapatıldı.
Ahlaken ülkemizde DİB tartışmasına girmeden önce Siyasal Partiler Kanunu’nun (SPK) 89. maddesinin kaldırılması ŞART.
Anayasa’nın 136. maddesini TBMM’deki siyasal partiler değiştirecek ya da kaldıracaklar ise, bu partilerin bu maddeye ilişkin ellerinin serbest olması lazım.
Böyle bir amacı programına yazıp seçmenden oy istemek bir siyasal parti için neden yasaktır, anlamak mümkün değildir.
SPK 89 kaldırılmadığı müddetçe Anayasanın 136. maddesi de (DİB) Anayasanın ilk üç maddesi gibi değiştirilemez bir maddesi haline gelmektedir.
Bu satırların yazarı gerçek demokrasilerde değiştirilemez maddelerin varlığına karşıdır ama aynı zamanda, aynı paralelde de SPK 89’un hemen kaldırılmasını da talep etmektedir.
Bir öğertim üyesi, köşe yazarı olarak DİB’in genel idare dışına taşınmasını savunuyorum ama aynı pozisyonu, bir siyasi parti sözcüsü olsam, alamıyorum zira Anayasa Mahkemesi hemen partimi kapatıyor.
AK Parti milletvekili Sayın Prof. Burhan Kuzu geçenlerde kapsamlı bir demokratikleşme paketi içine SPK 89’un da girmesi gerektiğini söylemiş idi ama arkası gelmedi.
SPK 89’u kaldıralım ve sonra daha özgür bir ortamda DİB’i tartışalım.
Unutmayalım, SPK 89 orada kaldığı sürece DİB’in mevcut pozisyonunu savunmak da etik olarak sıkıntılı hale gelebilir zira başka bir parti sizin bu görüşünüzün alternatifini yasal olarak formüle edemiyor.
Bir toplantıda DİB eski Başkanı Sayın Ali Bardakoğlu’na bu konuyu açtığımda bana “haklısınız, SPK 89 DİB’e fazla bir koruma getirmiş oluyor” dediğini bugün gibi hatırlıyorum.
SPK’nın tümünün ama ivedilikle de 89. Maddesinin hemen değişmesi gerekiyor.
Bu aşamadan sonra, demokrasilerde daha sağlıklı, daha meşru ve daha yasal bir DİB tartışması yapabiliriz.
Şu konuyu bir çözsek artık.