Sıcak yaz günlerine rastlayan Ramazan’da en çok susuzluk ağır geliyor insana. Suyu kana kana içiyoruz içmesine, afiyet olsun. Peki suyu nasıl ikram ediyoruz? Suyun sunumu da önemli. Kahvenin yanında, taze meyvelerle veya gül suyuyla... Kısa sürede hazırlanabilecek birkaç önerim var.
“Su kadar bahtiyar ol evladım.”
“Su getirenlerin çok olsun.”
“Allah kimseyi susuzlukla terbiye etmesin...”
Nefessiz içilen buz gibi su. Bardağı tepsiye bırakırken gözlerimin içine bakılarak söylenen bu sözler hala kulaklarımda. Ben çocukken eve gelen misafirlere su ikramı yaptıktan sonra duyardım bu sözleri. O zamanlar nerede metro, nerede klimalı araçlar? Yaz sıcağında yolun çoğunu yürüye yürüye gelen misafirler eve girene kadar kan ter içinde kalırdı. İki soluklanır hemen suya sarılırdı. Susuzluk ne zordur, dilin damağın hakikaten bir olur. O nedenle evime gelen herkese ilk sorum “Su ister misiniz?” olur. Ayrıca kapımın önünde her daim hayvanlar için bir kap temiz su bulunur. Hiçbir canın susuz kalmasına dayanamam.
Ramazan ayı paylaşmanın, nefse hakim olmanın anlamının altını çiziyor ama bu ayda sürekli yemek yemeye odaklanıyoruz. Hatta geçtiğimiz hafta sonu gazeteleri okurken ‘değişik Ramazan yemekleri’ olarak avokadolu tarif verenleri bile gördüm! Ramazan dediğin sonuna kadar geleneksel olmalı. Hatta ben bugünlük yemeğe de ara vermek istiyorum izninizle. Yaşamın en önemli bağından, oruç denildiğinde tüm gün zihni dolduran, ezan sesinde ilk ona uzanılan sudan bahsetmek istiyorum...
Suyun ikramı da çok önemli. Kahve ve su ikilisi örneğin. İzmir’de de her yerde olduğu gibi geleneksel olarak kahvenin yanında küçük bir bardakta buz gibi soğuk su ikram edilir. Tek farkı bir zamanlar suyun içine bir çay kaşığı da sakız macunu koyulurdu. Karanfil taneleri eşlik ederdi bazen suya ya da en kokulusundan kurutulmuş pembe gül yaprakları. Tansiyonu yükseldi mi birinin hemen limon sıkılırdı içine. Anlayacağınız suyu rayihalarla çeşitlendirmek günümüze mahsus değil tam tersine geleneksel bir ritüel.
HAZIRLAMAK İKİ DAKİKA SÜRÜYOR
“Susuzluğu en iyi duru su giderir” diyorsanız saygı duyarım. Ama önerilerim de hiç fena değil, emin olun. Mesela hafif aromalı sular kimi zaman susuzluğa daha iyi geliyor. Bazısı ise hazmı kolaylaştırıyor. Zaten tam da bu sebeple limon ve nane yapraklı sular bir süredir sofralarda yer etmeyi başardı. Peki bu işi biraz daha çeşitlendirmeye ne dersiniz? Bırakın boyalı, gazlı, susuzluğa susuzluk katan, bir de üzerine şeker komasına sokan içecekleri! Tek şart suyun lezzetli ve soğuk olması. Gerisi zaten iki dakika ve inanılmaz keyifli olacak!
Kırmızı meyvelerle
Şu aralar çilek ve taze frambuaz hatta mavi yemiş zamanı. Bir ay sonra karayemiş ardından kızılcık da çıkacak. Bu meyveler su ile iyi geçiniyor. Bir sürahiye bolca kırmızı meyve koyun üzerine birkaç küp buz ekleyip tahta kaşıkla hafifçe ezin. Üzerini buz gibi suyla doldurun. Mis gibi kokan ve inanılmaz lezzetli bu suyu tatlı servisinde ikram edebilirsiniz.
Yeşil alternatif
Yeşil limonu incecik dilimleyin, bir sürahiye atıp üzerine taze nane ve kabuklu olarak dilimlenmiş salatalık dilimlerini ekleyin. Salatalık yerine yeşil elma da dilimleyebilirsiniz. Üzerine soğuk su doldurup servis edin. Hazmı kolaylaştırıcı bu su, günlük hayatta yeteri kadar su içmeyenler için de iyi bir çözüm olacaktır.
Kahve yanında
Bir kahve ritüelinin en keyifli tarafı su ikramıdır. Ancak kahveyle ikram edilen suyun belli kuralları vardır: Öncelikle su bardağının kahve fincanından çok da büyük olmaması gerekir. Minik bir su bardağına soğuk suyu koydunuz. Peki dahası ne olabilir? Gül yaprakları hatta birkaç damla gül suyu; sakız macunu; karanfil taneleri; birkaç damla limon, buz küpleri ve taze yasemin çiçeği; taze melis otu ve vanilya esansı... Bunlardan biri o bir bardak suyu farklı kılar.
Lütfen biraz empati
Sokak hayvanlarının ölüm nedeninİN en çok susuzluk yüzünden böbrek yetmezliği olduğunu biliyor muydunuz? “Bir şekilde bulurlar” demeyin, pis suyu onlar da içemiyor. Biraz empati ve insan olmanın sorumluluğu... Lütfen kapınızın önünde taze su bulundurmayı ihmal etmeyin. Kimse susuz kalmasın.