Bazı şeyleri çözemezsiniz.
Zamanı gelmediği için sorun olarak görülmez ve bazı şeylerin çözülmesi istenmez. Oysa zaman ilerler ve çözümsüzlük kapıya dayandığında ise çözüm şifresi aranır durur.
Her bilim dalının uzmanlığı, sorunların ortaya çıktığı zamanı değil sorunların başladığı zamanı önemser. Mesela tıp bilimi vücudun hastalıktan çöktüğü zamanı değil; dışarıdan bakıldığında canlı-diri bir vücuda mikrobun girdiği zamanı önemser. Aynı durumu iktisat alanında da görürüz. Her kafadan farklı fikir görünümlü sesler çıksa da; gerçek aynıdır...
İyi günlerde birikmeye başlayan sorunlardan bahseden iktisatçılar pek sevilmez. Ama kötü günlerde abuk-sabuk günübirlik çözümlerle ortaya fırlayan çözümcüler pek rağbet görürler. Oysa iyi günlerde bu kişiliklerin övücü ve sorunları örtücü tavırları nedeniyle aslında yıkıma giden süreçler yaşanır. Bu vahim durum ise pek bilinmez ve pekte dikkate alınmaz zaten.
Neyse...
Borsaya NASDAQ öpücüğü:
Borsa hakkında asıl meseleye gelmeden temel bazı sorunlardan bahsetmem gerekiyor.
Borsamız maalesef oyun pazarı halinde devam ediyor. Ha at yarışı, ha borsa oyunu; inanın çok fark yok.
Bakınız, hala kasasında milyar liranın üstünde dağıtılmamış temettüsü bulunan şirketlere bedelli sermaye artırımı ile milletten para toplama imkanı veriliyor. Hakim ortağı koruyan sisteme sayısız örnek verebiliriz. Zaten yeni TTK (Türk Ticaret Kanunu)T.B.M. Meclisinden geçtikten sonra neden tekrar değiştirildi; sormamız yeterlidir.
Neyse...
Borsaya hala endeks gözü ile bakarak başarı veya başarısızlık ölçenler var. Oysa bir borsa finansal makyajlarla ortaya çıkan endeks değeri ile değil; reel ekonomiye sağladığı finansman değeri ile ölçülmelidir.
Neyse...
Ekonomiye nasıl ki sadece finansal-muhasebeci gözü ile bakıyorsak, borsaya da sadece endeks gözü ile bakarak ölçüm yapıyoruz. Borsamız maalesef bankacılık sektörünün tamamlayıcı piyasası haline getirildi. Oysa borsa, ortaklık piyasası modelinde sanayi sektörünün bankacılığa alternatif finansman yeri olması gerekirdi...
Neyse...
Borsamız sahipsizdir: İSO gibi MÜSİAD gibi, TUSKON gibi veya ASKON gibi Anadolu sermayesini temsil eden ve/veya ekonomiye reel gözle bakan kurumların borsayla bu kadar ilgisiz kalışlarını hiç ama hiç anlamış değilim. 2008-09 kriz sürecinde bankaların faiz piyasasını (kesin olarak söylüyorum) kilitlemesi ile 2001 krizinden çok daha ağır çöküntü yaşayan sanayiciler, neden hala borsaya alternatif finansman olarak bakmazlar ve bu konuda çalışmazlar...
Neyse...
Lütfen beni bağışlayın. Derdim büyük.
2008-09 kriz sürecinde başta Merkez Bankamızın ve ardından bankalarımızın üst üste binen yanılgılı ve yanıltıcı tutumları yüzünden dinlemiş olduğum dertleri bugün kimse hatırlamıyor bile. O günlerde bankaların kapısına gitmem diyenler bugün bankaların kapısından ayrılmıyor.
Bugünler iyi günler...
Neyse...
O kara günlerde önerdiğimiz çözüm modelleri resmi kurumların çarkları arasında eridi gitti. Bugün ekonominin sadece faize kilitlenmesi de pek kimseyi etkilemiyor olsa gerek.
Bizim borsa çok kazandırıyor mu diye soracak olursanız sürekli yükselen gördüğüm tek endeks, maalesef kibir endeksi...
Bu kadar hileli işlemin olduğu bir piyasayı gördükçe sokak hırsızlarına ayrı bir sempati ile bakar oldum ya!
Neyse...
Şimdi gelelim asıl meseleye:
09 Temmuz 2013 günü Milliyet Gazetesinde eski İMKB Başkanı Yaman Törüner çok ciddi iddialar içeren bir yazı kaleme aldı. İMKB'den henüz bir açıklama gelmedi.
Eski adı İMKB olan birleştirilmiş borsalar olarak BIST ise 03 Temmuz 2013 günü NASDAQ ile stratejik ortaklık için ön anlaşma imzalandığını internet sitesinden duyurmuştu.
BIST açıklamasına göre, NASDAQ ile amaçlanan bu stratejik ortaklıkta "varlık türlerinde alım- satım, takas, piyasa gözetimi ve risk yönetimi" uygulamalarına bütünlük getirebileceği ve bu çerçevede teknolojik yazılım çözümüne ulaşılabileceği belirtiyor.
Başkan İbrahim Turhan ise açıklamasında "bu stratejik işbirliği sayesinde türünün en iyi örneği olan teknolojiyi etkin bir biçimde uygulayabileceğimizi" belirtiyordu.
BİST'in bu açıklamasından 6 gün sonra Yaman Törüner bu işbirliğinin sadece yazılım bölümünü kast ederek, 20 yıl önce 700 bin dolara alınan yazılımın nasıl oluyor da şimdi 250 ila 500 milyon dolar arası bir fiyata çıktığını soruyordu. Oysa BIST açıklamasında, yazılımdan öte bütüncül bir altyapı kullanım ve bu teknolojiye hakimiyetten bahsediliyor.
Hem BİST, hem de Yaman Törüner'in yazısındaki iddialara ekleme yaparak bütüncül bir işbirliğinin dahi bu maliyetlerle nasıl izah edileceğini sormak zorundayız.
Türkiye, eğitimde FATİH projesini uygulamaya sokarken, Sanayi bakanlığını Bilim ve Teknoloji Bakanlığı'na dönüştürürken bu iddiaların arkasını nasıl sorgulamadan geçebiliriz.
Yaman Törüner'in pazarlık kısmındaki iddiası ise işin çok daha bulanık kısmı. Borsamızın bugüne kadar bu ciddi iddialar karşısında açıklama yapmamış olması ise çok daha düşündürücü.
Piyasa Yapıcısı mı: Kim?
Yaman Törüner'in hiç değinmediği veya BİST açıklamasında gözden kaçan bir detayı da ben sormak istiyorum.
NASDAQ işbirliği ile borsada risk yönetimi ve iki tarafın üyelerine sağlanacak menfaatler de izaha muhtaçtır. Neden? Biliyoruz ki bu ülkede yabancılar gelsin diye makul getiri sunmak zorundayız anlayışında bir ekonomi yönetimi var. Acaba bu stratejik işbirliği ile de uzun vadede halen yabancıların hakim olduğu borsamızın piyasa yapıcılığı yabancılara mı verilecektir?
BSIT'in açıklamasındaki satır aralarında (özelleştirme sonrası fiili durum ile) ve Yaman Törüner yazısında ki hisse devri iddiaları ile beraber düşündüğümüzde, borsamızın yabancı piyasa yapıcılığına fiili ortam mı hazırlanmaktadır diye sormadan nasıl geçebiliriz.
Sahi, borsada piyasa yapıcılığı sistemini risk yönetimi adı altında yabancı bir borsa kurumuna verdiğimizi düşünürsek demokrasimizi nasıl koruyabileceğimizi de sormamız gerekir. Borsa endeksine göre lider belirler duruma düşersek o zaman sormazlar mı "Mısır'da askeri darbeyi yükselişle karşılayan Kahire borsası kime ne gibi mesaj vermiş oluyor?"