Okuyucularla Hasbihal..
Pazar günlerini 'okuyucu görüş ve eleştirileri'ne ayırdığımız bu sütunda bir Hasbihal'e daha; okuyucuları, hayırlı çalışmalar dileğiyle selamlayarak başlıyoruz.
*Almanya'dan Salih Demir kardeşimiz 'Avrupa, İslam ve Türkiye' isimli bir kitabın 33. sahifesinden ilginç bir bölümü aktarmış.. -Özetle- deniliyor ki: 'Bugün Avrupa'da çoğulculuktan göç politikalarına, eğitimden AB'nin dış politikasına kadar hiçbir konuya 'İslam' olgusundan bağımsız ele almak mümkün değil.. Kanadalı filozof ve siyaset bilimci Charles Taylor, 2007 tarihli bir yazısında bu noktaya dikkat çeker ve Avrupa'daki çok kültürlülük ve çoğulculuk tartışmasının sınırlarının İslam ile çizildiğini söyler. Taylor'a göre, İslam söz konusu olduğunda Avrupa'daki çoğulculuk söylemi bir anda savunmaya geçer ve güvenlikçi bir çizgiye geriler. Avrupa'nın aynı anda hem Hristiyan, hem de seküler olduğunu hatırlaması için de bir 'öteki' olarak İslam'a ihtiyacı vardır. Avrupa, İslam'ı 'dinî öteki' olarak kodlarken, seküler Avrupa, Müslümanlığı kültürel ve 'siyasî öteki' olarak konumlandırır.
Bu yüzden, ne de dinî, ne de seküler çoğulculuk tartışmalarında Avrupa ve Amerika'da yaşayan Müslüman topluluklar kendilerine bir yer bulamaz. Ne yaparsan yap, eğer Müslüman, (Arap, Türk Arnavut, Pakistanlı, siyahî , zengin, fakir, kentli, köylü, eğitimli, eğitimiz fark etmez) çizgi senin bulunduğun yerden çizilir ve sen hep dairenin dışında kalırsın.'
--Evet, bu satırlarda anlatılanlar abartılı olmak ne kelime, bir de bazı çevreleri fazla rahatsız etmemesi için, kibarca ve hafifletilerek söylenmiş acı gerçeklerdir.. Hatırlayalım ki, düşünce ve ifade özgürlüğünü, özgürlüğün en temel tariflerinden sayan Fransa, merhûm Roger Garaudy (Roje Garodi)'nin, Siyonist Yahudiliği biraz sert bir ifadeler kullandığı zaman, o yayınları, hemen, nasıl yasakladılar idi!!
*
Bunun son bir örneğini TBMM İdare Âmiri İstanbul AK Parti m.vekili Hasan Turan'ın 16 Ocak 2025 günü Meclis'te yaptığı basın açıklamasını, 'You Tube' kanalına da yüklemesi üzerine, You Tube'ın merkezi olan META, 'şiddete başvuran suç örgütleri'yle ilgili politikaları'na aykırı olduğu için, Hasan Bey'in iletişim ve erişim kanallarını, -sırf, Siyonist İsrail rejiminin teröründen söz ettiği, bu rejimi 'terör devleti' olarak nitelediği için- nasıl, hemen kapatıldığında da görmedik mi? Tabii, bu konuya derhal müdahale etmesi ve kamuoyuna bilgi vermesi açısından Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'na, büyük sorumluluk vazifeler düşmektedir.. Çünkü, Hasan Turan'ın sözleri İsrail ve Amerika'yı, emperyalist dünyayı ve dünyadaki bütün Siyonist odakları rahatsız edebilir, ama, Türkiye'de çalışma izni alan META / YouTube ve benzeri uluslararası kuruluşlar, Türkiye'deki anayasa ve kanunların üstünde mi faaliyet gösterirler?
Evet, 'Hizb'üş'şeytan' taifesinin dünya çapındaki organize oluşuna karşı, Dünya Müslümanlarının da yekvücud olmaktan başka çareleri var mıdır, bilen varsa, haber versin..
*Türkiye Organ Nakli Vakfı Başkanı Dr. Eyyub Kahveci kardeşimiz de, bizi faaliyetlerinden haberdar etmek bâbında, Afrika ülkelerinden Nijer ve Cibuti'de organ nakli programlarını düzenlemek için, her iki ülkeye heyet halinde yaptıkları ziyaretleri aktarıp, her iki ülkenin sağlık bakanlıklarıyla İşbirliği Protokolü imzaladıklarını ve ayrıca her iki ülkenin Başbakanlarınca kabul edildiklerini yansıtan fotoğrafları da göndermiş. Türkiye Organ Nakli Vakfı'nın hayırlı çalışmalarını sadece Müslüman coğrafyalarında değil, diğer fakir halkların yaşadığı coğrafyalardaki çalışmalarını ilgiyle ve iftihar ederek izlediğimi belirtmeliyim..
*Cemâl Aydın bey kardeşimiz de, M. Âkif Ersoy'un HT kanalında sunduğu bir tv. programındaki hassasiyetine teşekkür ediyor.. Çünkü, o programda Ü. Ö. isimli utanmaz, ırkçı, faşist bir siyasetçi kişi, 'kocası ölmüş Afganistanlı bir kadının, Türkiye'ye gelip ikamet izni alması ve sokakta bir şeyler satarak, çocuklarına ekmek parası kazanmaya çalışması'nı, onu azarlarcasına, muaheze ederek, sorgulamaya çalışması görülüyordu.. Evet, bu gibi zorba ruhlu, mütegallibe bozuntusu kişilerin suratına tükürmek gerek.
*Washington'dan Ahmed Bağcı isimli diyor ki: 'Ben, uluslararası ilişkiler sahasında tahsil yaptığım için, şimdi biraz da Amerikan dış siyaseti üzerinde araştırmalar yapmakla meşgulüm.. 1977-1981 arası Amerika'nın eski başkanlarından Jimmy Carter'ın 100 yaşında ölmesi üzerine, bu konuda en derli-toplu bilgileri sizin yazınızda okudum, memnun oldum.. Ancak bir noktayı unutmuşsunuz veya bilginiz dışında kalmış bir konuydu..
Anlatayım: Carter, özellikle son 20 yılında, kendini dine verdi ve her pazar günü kilisede, elinde İncil, halkı İncil'e göre aydınlatmaya çalışıyordu. Ve Carter'ı dinlemek için, erken saatlerde Kilise doluyordu ve ilgiyle dinleniyordu.. 1-2 dersine ben de katıldım ve doğrusu, kardinallerin, papazların verdiği izahlardan daha doyurucu idi.. Kur'an'da zikredilen Ehl-i Kitab tariflerine o da dahil olmuş mudur, bilmiyorum.. '
-- Washington'dan yazan Ahmed kardeşimize teşekkürler..
*Yine Amerika'dan, Boston'dan Süleyman Akdağlı isimli okuyucumuz da, diyor ki: 'Bir aydan fazla zamandır, ticarî temalarda bulunmak üzere buralardayım. Ben burada iken, Suriye'de meydana gelen ve hemen herkesi hayrete düşüren bir süratle Hâfız ve Beşşar Hanedanı'nı ve Türkiye'deki laik cenahın öncüsü olduğu dünya görüşünün Suriye versiyonu olan Baas Partisi diktatörlüğünün 10-12 günde yıkılıvermesi çoğu yorumcuları, hazırlıksız yakaladı.. Bu bakımdan yorumlarınızı merak ediyor ve sizi burada daha fazla okumak ihtiyacını duyuyorum.. Burada özellikle İranlı arkadaşlarla da karşılaşıyorum ve onlar İran'ın Suriye'de büyük bir yenilgi aldıklarını söylüyorlar ve Suriye devletinin Ortadoğu bölgesindeki tek müttefiki olan bir rejimi yitirmiş olmanın rahatsızlığını yaşıyorlar.. Sizin yorumlarınızdan da yaklaşık aynı kanaatleri taşıdığınız anlıyorum.. Bu arada, bazı İranlıların, Hâfız ve Beşşar Esed Hanedanı liderliğindeki Suriye rejiminin dayandığı yüzde 15'lik bir halk tabanının Nusayrî , Dürzî ve Aleviyyûn denilen grupların, Hz. Ali'ye ulûhiyet/ ilâhlık nispet ettiklerinden dolayı İslam-dışı bir grup olarak nitelendiğini iz yazınca bunu buradaki İranlı arkadaşlara gösterdim, o makaleyi İran medyasından, onlar da hayretler içinde okuduklarını belirttiler.. Biz on yıllardır haberiz bırakılmışız..' dediler.. Kızgınlıkları da bundan ve durumu tam olarak izah edememekten..