Lâfını tartarak konuşacaksın arkadaş... Her yöne çekilebilecek bir söz asla ağzından çıkmayacak... İstersen dünyanın en büyük hikmetlerinin hazinesine sahip ol, onları her ortamda paylaş; bir kereliğine hafif tertip bir falson yakalanırsa, seni âleme rezil etmeye hazır bekleyen eli palalılar olduğunu unutmayacaksın...
Herhalde Tuğrul İnançer’in başına geleni işitmişsinizdir: Yıllardır dost halkalarında, son yıllarda televizyon ekranlarında hep hikmetli sözleri, doğru, güzel ve yararlı görüşleri paylaşmış bir isim İnançer; TRT’de yayımlanan ‘iftar’ programında “Hamile kadınlar sokakta dolaşmasın” dediği için, birkaç gündür tefe konuluyor...
O estetik yönden itiraz etmiş; öyle yapacağına “Havalar sıcak, sağlık açısından zararlı” deseydi, ya da cümlesini bir Batılı yazarın konuya ilişkin benzer görüşüyle süsleseydi, herhalde gürültü kopmayacaktı.
Hatta belki aynı cümle birkaç ay önce ağzından çıksaydı, yine büyütülmeye değer bulunmayacaktı...
Ancak, adının önünde meslek sıfatı olan ‘avukat’ yerine geniş çevrelerin tanıdığı ‘tasavvuf düşünürü’ unvanı yazılı olduğu için, Gezi Parkı sonrası dönemde, o tür cümleler ‘siyaseten yanlış’ takdim edilmeye lâyık görülüyor.
Ne yapalım böyle bir zaman diliminde yaşıyoruz.
Çok sayıda haber televizyonunda günde 24 saat birilerinin konuştuğu bir ülkeyiz; kimbilir kaç konuşmacı seni-beni rahatsız eden neler söylüyor çeşitli programlarda... Tepemi attıran nezaketsiz pek çok cümle duydum toplumun bir kesimini veya bütününü aşağılayan; içim içime sığmadı, öfkelendim, kızdım... O öfkelendirecek sözü sarf edenin mensubiyetini araştırmak, yada biliyorsam onun söyledikleri yüzünden mensup olduğu kitleyi suçlamak aklımın ucundan bile geçmedi.
Oysa “Hamileler de dışarı çıkmayıversin, estetiği bozuyor” denildiği için sokaklar hareketlendi...
Kimse, “Yahu, bu bir kişinin fikri; yanlışsa yanlış, ama 76 milyonluk, onlarca kanalda her gün 24 saat bir şeylerin konuşulduğu bir ülkede, estetik anlayışı bizimkinden farklı biri de oluversin” demiyor; tam tersine, elde pala, Tuğrul İnançer’in itibarını ayaklar altına almanın peşinde bazı insanlar...
Yanlış anlaşılmasın, Tuğrul İnançer’i tanımam, sohbet halkası içerisinde hiç bulunmadım; üzerinde ismi bulunan kitapları baştan sona okuduğumu, ya da televizyon programlarını bütünüyle izlediğimi de söyleyemem. Aslında bu yazı onu savunma yazısı da değil...
Tuğrul İnançer’i savunmaya kalkışmak da savunanın başını ağrıtıyor...
Benim bu yazıda yapmaya çalıştığım, toplumun sinir uçlarının özellikle açık tutulduğuna işaret etmekten ibaret. Siyasiler bu gerçeği Gezi Parkı olayında gördü, ama galiba anlamını tam idrak edemedi. ‘Hamile kadınlar’ üzerine başlayan kampanya hedef kitlenin yalnızca siyasilerle sınırlı olmadığını açığa vuruyor. ‘Siyaseten yanlış’ sayılabilecek en ufak bir çıkış, basit bir söz bile, zar zor kazanılmış yılların itibarlarını yok etmek için vesile haline getirilebilecektir.
Durum böyle, ne yapalım katlanacaksınız... Piyango bugün Tuğrul Bey’e çıktı, yarın size de çıkabilir...
Ne zamana kadar? Kendilerince ‘siyaseten doğru’ bir iktidar işbaşına gelene kadar...