Üniversite için İstanbul’a geldiğim günden beri İslami ve muhafazakar çevrelerin içindeyim. Senelerce yayıncılık dünyasının muhafazakar kanadında çalıştım. Sadece yaşam tarzı olarak değil siyasi, felsefe olarak da muhafazakarlık düşüncesini benimserim. Yazılarıma da inandığım bu muhafazakar demokratik doktrin şekil verir. Medeniyetimizin geçmişinde, yani İslam geleneğinde de siyasete ve devlete bakış açısı bu şekildedir. Bizim medeniyetimizin geleneksel siyasi aklı muhafazakar bir akıldır. Bir Müslüman muhafazakar olarak benim için Devlet kavramı birey kavramından daha önemlidir. Liberalizmin kutsadığı birey kavramını tarihsiz, köksüz ve kimliksiz yapay bir put olarak görürüm. Elbette Devlet, birey haklarını koruyan hukuk devleti olmalıdır. Fakat devlet otoritesinin zaafa uğramasına da hiçbir şekilde tahammül edemem. Adam gibi devlet teşkilatının bulunmadığı toplumlarda bireylerin de tamamen yok edildiğini hep beraber görüyoruz. Eğer bir toplumda devlet gibi devlet olmazsa örgütlü çeteler o toplumun bireylerini de tasallut altına alır. Üstelik insanların hayatlarını çalarken de utanmadan insan hakları kavramına dayanmaya kalkarlar. İşte o sebeple Fethullahçı çeteye karşı büyük harfle olan DEVLET en sert tedbirleri almak zorundadır. DEVLET taviz vermeden bu korkunç örgütü yok edecektir. Türkiye’nin düşmanı bu örgütle çeşitli sebeplerle işbirliği yapanlara da DEVLET gereken cezayı verecektir. Bu ülkenin bireylerinin hukuku için de DEVLET bunu yapmak zorundadır. Benim de tüm mücadelem bu sürece destek mahiyetindedir...
Maalesef benim bu kararlı muhafazakar duruşumdan ve mücadelemden rahatsız olan kimi sözde muhafazakarları görüyorum. Aslında onlar da iç dünyalarında Fethullahçı suç örgütünden ve şu an bu örgütün en büyük müttefiki Aydın Doğan’dan hiç hoşlanmıyorlar. Fakat Türk muhafazakarlığının en büyük derdi olan korkaklık ve eziklik hastalığını aşamıyorlar. Hala devran değişirse ve FETÖ yeniden güçlenirse diye korkuyorlar. Tayyip Erdoğan’ın asla korkmadan mücadele ede ede bu günlere geldiğini bildikleri halde hala bir tavuk gibi korkuyorlar. Tavırlarını ona göre alıyorlar. Birkaç eleştiri sıralayıp sonra FETÖ cephesine göz kırpan bir laf ediyorlar ki, kendilerini garanti altında hissetsinler. İşte Mehmet Barlas’ın haklı sorusu karşısında Cumhurbaşkanı da ATV’de net dille söyledi ki, Türkiye’yi hedef almış terör örgütlerinin medyası olamaz. TÜRKSAT Türk devletine saldırı halinde olan medyaya lisans hakkı veremez.
Oysa onlar bu konuda Ahmet Hakan tarzı sinsi ve içten pazarlıklı utanç verici yazılar yazıyorlar. Konu Aydın Doğan’ın temsil ettiği Eski Türkiye vesayeti noktasına gelince de korkaklıktan çok eziklik ve aşağılık kompleksi galip çıkıyor. 2015 koşullarında bile Aydın Doğan’ı ve Doğan’ın maaşlı şarlatanlarını karşısında görünce ezilen büzülen zavallı halde duran sözde muhafazakarlar var. Hala bu devri geçmiş bitik şarlatanların karşısında sömürge altında yaşayan milletlerin bireyleri gibi acınası haldeler. Bir muhafazakar olarak bu manzaralar benim içimi parçalıyor. Bu ağabeylerimiz biz bize konuşurken mangalda kül bırakmazdı. Aydın Doğan ve şarlatanlarıyla ilgili ne hikayeler anlatırlardı. Şimdi ise kamuoyu önünde o şarlatanların önünde boyun eğiyorlar. Hatta aralarında ikinci Ahmet Hakan olmak için çırpınanlar da var. O zaman niye yıllarca Ahmet Hakan’a kalleş itirafçı dediniz?
Bu anlattığım sözde muhafazakarlığın iş dünyasındaki örneği de İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar. Daha evvel de yazdığım gibi hayatı dindarlara hakaret ederek geçmiş Nuran Yıldız, Çağlar’ın hala başdanışmanı. İTO’da hala çok etkili bir isim. Cumhurbaşkanımıza ağır hakaretler eden ve darbe yapılmasını meşru gören Yıldız, Çağlar’ın danışmanı. Demek ki Erdoğan’a küfreden herkes Çağlar’ın danışmanı olabilir.
Aynı şekilde bizim camianın sözde ağabeyi Fehmi Koru’nun da Tayyip Erdoğan takıntısı her gün artarak sürüyor. Koru hem Gülen hem Doğan hakkında ne ağır hakaretler eden biriydi. Bir de şimdiki haline bakın. Gülen ve Doğan medyasının en büyük savunucusu oldu. Üstelik bu tuhaflıkları bir de Aydın Doğan’dan nefret eden Turgay Ciner’in medyasından yapıyor. Koru maalesef eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’e de çok zarar verdi.
Kim ne derse desin ben hem Gülen ve Doğan çetesiyle hem de bu tip sözde muhafazakarlıkla mücadelemi sürdüreceğim...