Makamın koltuğuna değil çizmesine talip olunca yaşadığın topraklarda bıraktığın ayak izi imzan oluyor.
Recep Tayyip Erdoğan'ın imzası o yüzden taklit edilemiyor. Eğilmediği için bileği bükülmüyor, kuru gürültüye dönüp bakmadığı için sesi gür. Çocukla çocuk olduğu için dehası büyük. Şu zor günlerde hakikate teslimiyeti muhteşem bir özgüven sağanağı.
Bütün duaların içinde var oluşu , hesapçıların hayallerine veda etmesine sebep.
Bir fotoğraf vardı gördünüz mü ? Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın afet yerinde kardeşlerimize teselli olurken elini koyduğu bir omuz vardı.
Hani benim " Omuzdaki elden de , o ele omuz olandan da razıyız dediğim fotoğraf. İçişleri Bakanı Sayın Soylu dediğimde iki sarı aklınıza mıhlandı biliyorum. Biri sarı torba, diğeri sarı çizme..
Sarı torba Erenleri, Bedirhan bebekleri, Fıratları , Aybükeleri şehit eden leşlerin istiflendiği battal boy çöp torbaları!
Sarı Çizmeler de bir aydır uyku görmemiş göze, yangın yerinde umudu is tutmamış mücadeleye ve selin götüremediği birliğe kardeşliğe şahit.
Bu toprakların insanı ayaz yese de yazla teselli bulur. Öyle oyun hamurundan omurgayla nefret saçanların karşısında öyle asil bir duruşları vardı ki ..
Karakteri kaldırıma bile oturmamış aciz devlet imajı dilenenlere öyle muhteşem cevaplar verdiler ki , yürüyen körükleri öyle güzel susturdular ki, kardeşliğin bir damlası nefret yangınlarına yetti.
Her söylenileni duymazsan gürlersin, küçük hesapların için büyük hesap gününü harcamazsan duan bereketlenir, Allah'a havale edersen sabrın meyvesi bahçende çiçeklenir, makamını halkla paylaşırsan çoğalırsın , çocukların göz hizasına inersen zirveyi görürsün..
Soylu'nun afet bölgelerinde o güzel insanlara bunu hissettirdi.
Orada makamın bakanı değil, o güzel insanların gözlerinin içine bakan oldu.
Koltuk her yere gitmez lakin gönül her yere gider.
Sarı Çizmelere bakan olmak , o güzel insanların yangından selden kurtardığı sandalyelere oturup onlara ses olmak , gelip geçici koltukların arasında hakikatin yüzünü güldüren tek teselliydi.