Soykırım sözcüğü 1944’de ilk kez dile düştü, 1948’de de Birleşmiş Milletlerce bu, bağışlanamaz bir insanlık suçu olarak tanımlandı. Söz konusu soykırım, Yahudilerin Nazilerce topyekun imhasını kastediyordu sadece.
Peki 1859 yılında başlayan 21 Mayıs 1864 tarihinden sonra gittikçe artan, Çerkeslere yönelik kıyama ne diyeceğiz? “Çerkesler tatile çıktı... Yazlığa gitti” mi! Düpedüz soykırım diyeceğiz elbette! Bakınız, Kafkas nüfusu 1860 yılında 4 milyondu; 1897’deyse 1 milyon 660 bine inmişti bu sayı. Adige-Abaza-Ubih’lerden oluşan Kuzeybatı Kafkasyalıların yüzde 85’i topraklarından söküldü, çoluk çocuk, yaşlı genç demeden kimi öldürüldü kimi de sürüldü. Adına sürgün dedilerse de bu düpedüz bir soykırımdır ve de 21 Mayıs 1864 Çerkeslerin yas günüdür. Gözyaşlarının kan olup göz pınarlarından bereketli Kafkasya topraklarına akıp, sırılsıklam ettiği tarihtir!
***
Efendim, tarihçi Venmyukov Rusların acımasızlığını şöyle anlatır: “Biz geri dönülmesine imkan vermemek için, askerimizin ayak bastığı her karış toprağı Çerkeslerden temizlemeye yemin etmiştik...”
PekiGrand Dük Michael ne buyuruyor Çerkes ileri gelenlerine? “Size bir ay süre veriyorum. Ya Kuban ötesindeki yere gidersiniz, ya da Osmanlı topraklarına. Bu süre içinde sahile inmeyen köylülerle dağlıları savaş esiri sayarım; gerekeni yaparım!” Gerekenin ne olduğunu anlamışsınızdır! Başka bir Rus tarihçi, Zaharyan, “Çerkesler bizi sevmez” diyor. “Biz onları özgür çayırlarından kovduk, avlularını yıktık, evlerini yaktık, çoğunu da öldürdük” buyuruyor.
Novoroski koyunda 17 bin dağlı toplanır. Aç, sefil, bitkin çoğu da hasta. Rus tarihinin yüz karası sayfalarından biridir bu koyda olanlar! Bu 17 bin kişiden kaç kişi sağ kalmıştır... Hiçbir kayıtta bulamazsınız! Fransız gazeteci Fonvili bunlardan Trabzon’a ulaşabilen sadece 370 Çerkes saydığını yazar. Trabzon’daki Rus Konsolosu, 1864 yılında 40 bin Çerkes’in açlık ve hastalıktan öldüğünü bildirir Moskova’ya. Özetle Trabzon’a dipçiklenerek, süngülenerek gönderilen 493 bin Çerkes’den ancak 27 bin 654 kişi karaya ayak basabilir, gene Rus Konsololuğunun raporlarına göre. Bu soykırım Adige tarihi açısından büyük zararlara yol açmış, ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmeleri, siyasal birlik oluşturma çabalarını yok etmiştir neredeyse.
Geri dönmek için sabırsızlıkla bekleyen Çerkesler için 1877 Osmanlı-Rus savaşı bir fırsatttı. Ak saçlı ihtiyarlardan bıyığı terlememiş bebeler, Osmanlı ordularıyla birlikte Balkan ve Doğu cephelerinde Ruslarla dövüştü kıyasıya. Ama kader işte... Tarihimizde ‘93 Harbi diye bilinen bu savaş, Osmanlı’nın yenilgisi ve Ayestefanos
Anlaşması’yla sonuçlandı. Ruslar ellerine geçirdikleri Kafkas Birliği askerlerini, yani Çerkesleri hemen oracıkta, cephede öldürdü. Rus Generali Kont Alexander Bunderiev Moskova’ya gönderdiği raporunda Çerkeslerden “böcekler” diye söz eder ve “Osmanlıların arasında bulunan böcekleri temizledik” der!
Rusya’da 1917 Şubat Devrimi Rus olmayan halklar gibi Kuzey Kafkasyalılarda da özgürlük ve bağımsızlık umutlarını güçlendirdiyse de Ekim 1917 Sovyet Devrimi bu umutları yok etti!
Öz yurtlarından zulüm ve kanla sürülen Çerkesleri Ruslar gittikleri yerlerde de rahat bırakmadı. Çerkeslerin nerelerde iskan edilebileceklerine de müdahele etti sıkça. Hele de 2 Mart 1878 Anlaşmasına bir madde koyduran Rusya, Çerkeslerin Rus sınırlarına yakın bölgelerde iskan edilmesine karşı çıkmış, böylece de 150 bin Çerkes, Rumeli’den İç Anadolu’ya gitmek zorunda kalmıştır...
Tehcir mi arıyorsunuz? Soykırımdan mı söz etmek istiyorsunuz? Yakın geçmiş, örneğin Ermeni-Rus işbirliğiyle gerçekleştirilen Azarbaycan ya da Hocalı katliamı sizi kesmiyor mu benim alafranga dostlarım? Buyrun size Çerkes Soykırımı!! Allah’tan rahmet diliyorum hepsine.