Kızıl Meydan Gösterimleri’nde Rusya sinemasına dair bütün yenilikler önüme serilmişken Türkiye sinema sektöründe kan gövdeyi götürüyor diye içim içimi yiyor! Yaklaşık iki haftadır yurt dışındayım ve Türkiye’den sinemaya dair sadece olumsuz haberler okuyorum! Varsa yoksa kavga gürültü! Biraz da yırtmaç, dekolte vs.
Rusya sinemasının tanıtım ve pazarlama etkinliği Red Square Screenings - RSS’in yapısından Salı günkü yazımda söz ettim. Ama o sırada Cannes Film Marketi’nin (Marche du Film) bu etkinliğe omuz verdiğini bilmiyordum bile! Genel Müdür Jerome Paillard, Operasyon, Pazarlama ve Satış Müdürü Myriam Arab ve Producers Network & Producers Workshop Müdürü Julie Bergeron hep birlikte Moskova’ya gelince, Jerome Paillard basın toplantısında masaya oturunca zor yutkundum doğrusu.
Ukrayna ve Kazakistan RSS kapsamında kendi yapımlarını değerlendirmeyi kabul etmiş. Varşova Film Festivali bünyesindeki CentEast de Moskova ile işbirliğine girmiş. Üç yıl önce Varşova Film Vakfı ve TVINDIE Film Production tarafından başlatılan, Avrupa Birliği Media Mundus programından destek alan CentEast’e bu yıl Rus Sinema Fonu da katkıda bulunup RSS ile bağlantılandırmış. İzninizle biraz ortadan çatlayacağım. Ve Adana Pazarı fikrimi sahiplendiler diye Altın Koza ile SE-YAP’a bir kez daha minnettar kalacağım. Milyonlarımız ve uluslararası desteğimiz olmadan da çok yararlı bir başlangıç yaptık.
***
Bu arada Türkiye’de şu pek mühim olaylar olmuş: Hülya Avşar’dan jüri başkanı olur mu, oldu derken içinden gönüllü sansürcü bile çıkmış! Bilirkişi heyeti toplamış, “Derin Düşünce” filmini inceletmiş, başkanı olduğu jüriyle medya önünde tartışmaya girmiş! Jüri onun bu tutumuna karşı açıklama yayınlamış!
Oyuncular Sendikası, OYBiR ve SİNESEN de Sevilay Yükselir’in İlyas Salman’a Onur Ödülü verilmesini Türk Solu dergisine yazdığı yazılardan ötürü eleştirdiği için protesto etmişler. Hiç haberim yoktu o yazılardan, okumaz olaydım! Ben de Yükselir gibi Salman’a bir daha salt oyuncu gözüyle bakamayacağım.
Derken FİYAB (Film Yapımcıları Meslek Birliği), SE-YAP (Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği) ve TESİYAP (Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Meslek Birliği) ortak imzasıyla bir açıklama daha düştü posta kutuma! Şöyle diyor:
Sektörümüz tarihinde görülmemiş bir başarı grafiğini dünya ölçeğinde yakalamışken, son günlerde sektörümüzün içinden ve dışından insanların geçmişin, “kalıplaşmış” ve “sloganlaşmış” ifadeleriyle ortaya koyduğu yapımcı-yönetmen ilişkisini izaha kalkışan ifadeleri medyada karşılık bulmuş ve bizleri rahatsız etmiştir.
“Yapımcılar, sinemayı baltalıyor.”, “Yapımcılar, yönetmenlerin önünü kesiyor” ve “Yapımcılar, sinemadan kazandıklarını sinemaya yatırmıyor,” gibi içinde cehalet barındıran bir söylem medyada giderek daha fazla yer almaktadır. Bu yaklaşım, “yapımcı” ile “yatırımcı” arasındaki farkı bilmeyen, görmeyen, görmezden gelen bir yaklaşımdır.
İyi de bu Yeşilçam döneminden kalma ezber çoktan bozuldu! Kim bu anakronik sözlerin sahibi diye baktım, yine Hülya Avşar çıktı! Anlamadım ki kimden bahsettiğini? Yapımcı profili değişeli çok oldu! Avrupa Film Akademisi Ödülleri çerçevesinde Eurimages Ödülü’ne değer görülen, Nuri Bilge Ceylan imzalı filmleri Cannes’da yarışan Zeynep Özbatur mu? Her çalıştığı yönetmenin filmi bir A sınıfı festivale seçilen Baran Seyhan mı? İki kez Venedik’te Geleceğin Aslanı Ödülü kazanan, öncü nitelikli Yeni Sinemacılar’ın temel direği Sevilay Demirci mi? Kurulduğu günden beri gençlere yatırım yapan BKM mi? Ortakları sinemaya eleştirmenlikten başlayıp Berlin Film Festivali’nde yarışmaya uzanan Bulut Film mi?
İki tane emlak zengini yapımcı - yönetmen olduğunu ben bile duydum. Hülya Avşar dobra dobra konuşur, neden isim vermedi acaba? Başkalarını kastettiyse kimlerdi? Hülya Avşar şov bitse de sinemamızı ciddi ciddi tartışsak artık...