Bütün bir dünyada olduğu gibi ülkemiz de zor günlerden geçiyor.
Tam bir felaket hali...
Felaket için tedbir almak şart.
Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki Hükümet gerekli her türlü tedbiri alıyor.
Sağlık Bakanımız bütün bu çalışmaların başında ekibiyle beraber cansiperane çalışıyor.
Sağlık Bakanlığımızın öngördüğü tedbirlere toplum olarak uyarsak bu felaketi kısa sürede atlatırız inşallah.
Lakin bu uyarıları dikkate almayanlar var.
Bir de felaket tellallığı yaparak korku ve panik yaratmaya çalışanlar var.
İkinci gruptaki hainler toplumun psikolojik bağışıklık sistemini çökertmek istedikleri için asıl tehlikeli olanlar sınıfına giriyorlar.
“Bize bir şey olmaz!” deme gafletinden herkes acilen vazgeçmeli.
Korku ve panik yapmadan ilan edilen tedbirlere herkes harfiyen uymalı.
Korkunun ecele faydası yok.
Lakin tedbir alınırsa bu sorunun üstesinden toplum olarak geliriz.
Bu yüzden birbirimize yardımcı olmamız şart.
Hükümetimizin ilan ettiği önlemlere itirazsız uymamız şart.
Hiçbir şey sağlığımızdan değerli değil.
Burada sadece kendi sağlığımız değil sevdiklerimizin ve topyekûn ülkemizin sağlığı söz konusu.
O yüzden radikal tedbirler şart.
Bu tedbirin başında sosyal izolasyon geliyor.
Evlerimize çekilmeliyiz.
Zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamalıyız.
Dışarı çıkmak zorunda kaldığımızda da öngörülen tedbirlere azami ölçüde uymalıyız.
En güvenli yer evimizdir.
Hayat tarzımızı değiştirmek zorundayız.
Hiçbir şey yokmuş gibi eski sosyal hayat tarzlarını sürdürenler, sadece kendilerine değil topluma da ülkeye de zarar verirler.
O yüzden topluca gidilen mekanların kapatılması veya toplantıların iptal edilmesi isabetli olmuştur.
Birey ve toplum olarak hassas bir süreçten geçtiğimiz için sosyal temaslar veya görüşmeler konusunda ısrarcı olmamamız gerektiğini hatırlatmak isterim.
Sosyal izolasyon şart.
Gün gücenme günü değil, tedbirlere koşulsuz uyma günüdür.
Psikolojimizi her zamankinden fazla güçlü tutma günüdür.
Tüm dostlarımdan rica ediyorum:
Lütfen gönül koymayın!
Gücenmeyin!
Teklifte bulunmayın!
Kaç hafta sürerse sürsün bu böyle!
Bu günleri hep birlikte en az zayiatla atlacağımıza inanıyorum.
Hükümetimizin değerli üyesi Sağlık Bakanına ve fedakar ekibine yürekten teşekkürlerimizi sunuyorum.
SUS BE ADAM, BARİ BUGÜN KONUŞMA!
Biz bu hassas ve kırılgan süreçte televizyonlara bile çıkmama kararı almışken...
Çıkınca siyasi yorum ve eleştiri yapmak zorunda kalırsak hiç de hoş olmaz diye hassasiyet gösterirken...
Bakıyorum birileri Cumhurbaşkanımızı hedef tahtasına oturtmaktan kaçınmıyor...
Daha düne kadar “Cumhurbaşkanı her gün her konuda konuşuyor!” diye eleştiri getirenler bugün kalkıp “Cumhurbaşkanı niçin konuşmuyor!” diye eleştiri getiriyor...
Sağlık Bakanımızı övenler bilsinler ki bu mücadelenin başında Cumhurbaşkanımız var.
Her şey Cumhurbaşkanımızın bilgisi ve onayı doğrultusunda yapılıyor.
Bazılarına siyasal izolasyon şartı koymak şart.
Bir dönem Cumhurbaşkanımızın en yakınında onun bakanı olarak bulunmuş şimdinin CHP vekili olan Abdüllatif Şener gibilerine mesela...
Reis’e duyduğu kini anlayabiliyoruz.
Rövanşist duygularla siyaset yaptığı da sır değil.
CHP’yi bu kişisel siyasetine alet ettiği de bir gerçek.
Herifçioğlu çıktığı Halk TV’de Cumhurbaşkanına karşı açmış ağzını yummuş gözünü yine...
Ne dediğinin bir önemi yok…
Dedikleri üzerinden kendisine cevap vererek bu günlerde hassas olmamız gereken siyasi kavgalara kapı aralamak asla istemem...
Diyeceğim şu:
Be adam, bari bu günlerde siyaset yapma!
Kin ve nefret duyguları saçma!
Bu vesileyle içimizden birilerine de dostça bir öneri:
Geçmişte beraber olduğumuz bu tür insanlara yönelttiğimiz eleştiriler onların şahıslarıyla ilgili değildi; işte bu ihanetçi duruşları dolayısıylaydı...
Adam bu gün bile kalkıp kinini çirkin bir dille kusuyorsa ne dersiniz böyleleri için?
Bu günlerin hatırına ve toplumun hassasiyetini gözeterek bu kadarıyla yetiniyorum.