Sosyal medya, en basit tanımlamayla, içeriğini kullanıcıların oluşturduğu alandır. Peki bu alanda özgürlükler nasıl işliyor ya da gerçek hayattan ne kadar farklı?
Geçen yıl, Facebook, kafa kesme görüntülerinin yer aldığı bir videonun paylaşımını önce yasakladı. Ardından kullanıcıların bu tür görüntüleri izleyip kınamakta özgür olduklarını söyleyip yasağı kaldırdı. Sonra bilim dünyasından gelen tepkiler üzerine bu tür videoları tekrar yasakladı. Tek bir videonun yarattığı kafa karışıklığına bakın
***
İyi ya da kötü olan sosyal medya değil onun nasıl kullanıldığıdır. Geçen sene Instangram’dan uyuşturucu satışı yapıldığı fark edildi, yeni önlemler alındı. Hatırlayın, twitter’da Gaziantep’te ikinci patlama oldu yalanı yayıldı hatta bu yalan televizyonda haber oldu. Ama kimi zaman kan kimi zaman ilik kimi zaman yardım çağrısı kimi zaman kayıpların bulunmasında da işe yarıyor sosyal medya.
İngiltere’de Sheffield Üniversitesi’nin sosyal medya için bir yalan makinesi icat etmeye çalışması da işte bu kötü kullanımın önüne geçme amacı taşıyor.
***
Dünya sosyal medyada yasaklarını değil gizli servis izlemelerini tartışıyor. Neredeyse tüm teknoloji şirketleri geçen sene Başkan Obama’ya bir mektup yazarak izleme faaliyetlerinin değiştirilmesini istedi.
Ama aynı şirketlerden bazıları özel bilgileri reklam şirketlerine ya da kişi başı 200 dolar ücret alarak yine gizli servislere satmakta bir sakınca görmüyor. Buna hacker saldırılarını da ekleyin. Sonuçta sosyal medya güvenilir ve özel bir alan değil.
***
Twitter Almanya’da Nazi’leri öven mesajların ülkede görüntülenmesine izin vermiyor. İngiliz Hükümeti, Ağustos 2011’de, Londra ayaklanmasında sırasında tüm sosyal medyayı kapatma seçeneğini tartışmıştı.
Şimdi de ılımlı gençleri radikal hale getiren ve Suriye’ye gitmelerine neden olan videoları engellemeye çalışıyor. Sosyal medya özgürlüğü de aslında çok gri bir alan.
Basit bir örnek vereyim, Facebook’ta yaklaşık 100 milyon sahte, farklı cinsel kimlik ya da özellikle açılmış profil var ve orada da insanlar kandırılıyor. Peki ne yapmak lazım, onu da yarın konuşuruz...