Yeğenine zorla sigara içiren kadının hikayesi tam da sosyal medyanın zararlı etkileri tartışmasının ortasında geldi.. Görmediyseniz izlemeyin. Yüreğiniz kaldırmaz. 19 yaşında bir genç kız (ki bence kendi de hâlâ ziyadesiyle çocuk) iştahla sigara içiyor ve kucağına aldığı yeğenine de sigara içiriyor.. Sosyal medya düzenlemesinin ‘sansür’e yol açacağını savunan bir dostum aradı ve dedi ki; “gördün mü sosyal medyanın işlevini?” … Neymiş o işlev?.. Ailede bir takım problemler yaşanıyorsa geniş kitlelerin bundan haberdar olmasını sağlıyormuş sosyal medya.. Bunu iş yerinde, okulda, sınıfta, sokakta vesaire diye genişletebilirsiniz pek âlâ.. Hatta zaman zaman ben de sosyal medyayı bu yönüyle kullanıyorum, itiraf edeyim. Gördüğüm bir olumsuzluğu paylaşarak kamuoyu oluşmasını sağlıyorum. Böylece daha hızlı sonuç alabiliyorum. Ne yalan söyleyeyim. Hedefine çoğu zaman daha hızlı ulaşıyor mesaj.. Misal sokak ortasında şiddet gören bir kadının başına gelenler sosyal medyada yayınlandığında sonuç çok başka oluyor. Bir hırsızlık anına dair güvenlik kamera kayıtları yayınlandığında olay daha çabuk çözülüyor. Kayıp bir kızın görüntüleri sosyal medya sayesinde daha geniş kitlelere ulaşıyor. Bunda tartışma yok. Fakat bazı durumlar var ki, özel olarak kafa yorulması şart. İşte yeğenine sigara içiren kadın örneğinde gördüğümüz gibi.. Şimdi bu çocuğun görüntüsü, sosyal medyada yayınlandığı için mi istismarcı aileye ulaşılabildi, yani bu işkenceli günlerden sosyal medya sayesinde mi haberimiz oldu, yoksa o genç kız sosyal medyada daha fazla etkileşim alabilmek için mi yeğenine bu işkenceyi yaptı?.. Bu sorunun cevabını biliyor muyuz?.. Yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan yani?!...
***Bu somut örnek bile bize konuları tek boyutlu ele almamamız gerektiğini açıkça gösteriyor. Okullara telefon götürülmesinin yasaklanmasını tam da bu gerekçeyle eleştirmiştim. Bazen okulda olan okulda kalıyor ve çocuklar en haklı oldukları konularda bile kimseyi inandıramıyorlardı. Misal bir öğretmenin şiddet uygulaması ya da okul tuvaletlerinin bakımsız olması gibi. Oysa sosyal medya sayesinde bu çirkinliği görüp müdahale edecek imkanımız oluyordu. Ama; ‘aynı telefonla aynı okulda aynı çocuk, sosyal ağda etkileşim almak için öğretmenine kötü bir fiziksel şaka yapmaya kalkar mı?’ derseniz, elbette bu ihtimal var.. İşte tam da bu yüzden, sosyal medya okur-yazarlığına, çok çok fazla önem vermemiz gerekiyor.. Kabul edelim ki bu sosyal ağ dediğimiz hikayenin özü, her haliyle bir medya yönetim becerisi gerektiriyor.. Her bir Twitter hesabı sahibi aslında kendi çapında bir medya patronu.. Yazı işleri müdürü, makale yazarı.. Nasıl ki her bir gazeteci, bir haberi ya da yorumu kamuoyuyla paylaşmadan önce kılı kırk yarıyor... Benzer bir otokontrol de burası için şart… Eğer bu otokontrolü kendi yapamıyorsa ilave tedbirlerin alınmasına da karşı çıkmayacak. Sosyal medyayı operasyon için kullanmayanlar sahiden bir network olarak kullananlar tepki gösteriyor mu düzenlemeye? Yok.. Kim kızıyor peki? Başka türlü işler peşinde olanlar.. Demek ki artık, takke düştü, kel göründü… Gelin hep birlikte temiz kullanalım şu alanı.. Yapılacak olan düzenlemeye de katkı sunalım..