Söylemek bile gereksiz: AK Parti hükümetinin itirazı Kürtlerin kendisine karşı değildir, PKK’nın kendisinedir.
Evet, PKK diyorum. Çünkü PYD, PKK’nın Suriye’deki koludur.
PYD Suriye Kürtleri tarafından kurulmuş bir parti değil, Kandil’de kurulmuş bir partidir.
PYD Esed diktatörünün Şebbihası’dır.
Kandil’in Suriye’deki askeri gücü olan YPG ise Esed’in paramiliter unsurudur.
Dolayısıyla AK Parti hükümetinin PYD’nin Cenevre Masası’na çağrılmasına karşı çıkmasından daha doğal bir şey olamaz.
PYD’ye itiraz PKK’ya itirazdır.
PKK/PYD’ye itiraz ise asla ve zinhar Kürtlere yönelik bir itiraz değildir.
Başbakan Davutoğlu defalarca açıkladı bunu.
AK Parti hükümeti olarak biz Kürtlerin masada olması gerektiğine inanıyoruz ama Kürtleri temsilen PKK/PYD’nin masada olmasına şiddetle ve hiddetle karşıyız.
İki nedenle karşıyız:
Bir: PKK/PYD Suriye’deki Kürtlerin temsilcisi değildir. PYD Esed marifetiyle yerleştiği o bölgede orada yaşayan Kürtleri sürgüne gönderdi. Barzani yanlısı Kürtlerin partilerini kapattı. Kanaat önderlerini silah zoruyla sindirdi. Oradaki Kürtler üzerinde büyük bir zulüm rejimi kurdu. Ve PKK/PYD’li olmayan Kürtler çareyi Irak Kürdistanı’na hicret etmekte buldu. Bu yüzden PYD’yi Suriyeli Kürtlerin temsilcisi konumuna oturtmak PYD’nin hem Kürtler üzerindeki zulmünü onaylamak anlamına gelir, hem de Kürtlerin iradesini hiçe saymak anlamına gelir.
İki: PKK/PYD rejim muhalifi değildir. Tam tersine rejimin paramiliter unsuru ve silahlı partneridir. Bu vasfı dolayısıyla Suriye’nin geleceğinin konuşulacağı/tartışılacağı bir masaya “muhalif” olarak çağrılamaz.
Kendi varlığını Esed’e borçlu olan ve Suriye’nin geleceğini de Esed’in varlığında gören bir örgütün Cenevre’deki barış masasına çağrılması asla kabul edilemez.
Suriye’de Esed’in safında duran, Türkiye’de Esed’in desteğiyle Türkiye’ye karşı savaşan bir örgütün Cenevre’deki toplantıya çağrılmasına Türkiye hükümetinin yapmış olduğu itirazın her bakımdan haklı ve anlaşılabilir olduğu ortadadır.
Diyeceğim o ki, AK Parti hükümetinin bu tepkisi Kürtlere yönelik değildir.
PKK/PYD’ye yönelik bir tepkinin, Kürt düşmanlığı veya karşıtlığı biçiminde sunulması tam bir ahlaksızlık ve yalancılık örneğidir.
Çünkü Kürtlere kan kusturan PKK’nın kendisidir.
Barzani’nin Irak Kürdistanı’ndaki varlığına karşı olan bir örgütün, “Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız!” diyerek hangi bölgesel Kürt düşmanı devletlerle işbirliği içinde olduğu da aleni bir gerçekliktir.
Türkiye Kürtlere karşı bir siyaset izlemiyor.
Kürtlerin kazanımlarından rahatsızlık duyan bir yerde de asla durmuyor.
AK Parti hükümeti olarak biz Kürtlerin kazanımlarını kendi kazanımlarımız olarak gören bir anlayışın mensubuyuz.
Barzani yönetimiyle geliştirdiğimiz kardeşlik ilişkisi bunun apaçık bir göstergesidir.
Barzani’yi yıkmaya çalışan Kürt düşmanı ülkelerle işbirliği yapan PKK/PYD’nin, Suriye’nin Kuzeyinde de kendinden farklı düşünen Kürtleri acımasız silahlarıyla tasfiye eden bir örgütün kalkıp AK Parti hükümetini “Kürt düşmanı” diye suçlaması tam bir ironidir.
Kürtlerin sadece Türkiye’de değil, Suriye’de de asıl büyük sorunu, PKK’nın kendisidir.
Sorun Kürtler değildir, PKK’dır.
AK Parti hükümetinin durduğu bu doğru yer, Kürtlere de kazandıran bir yerdir.