Putin’in; Türkiye ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik, kara propagandasının giderek tırmanması, Rusya içerisinde siyasi eliti ikiye bölmüş durumda.
Kendi ekibinden bile, durumun bu kadar sınırsız hale getirilmesi, eleştirilmeye başlandı. Rusya’da eğitim gören Türk talebelere, bir devlet anlayışına yakışmayan yöntemlerle mobbing uygulanması, Türk işadamlarına baskı ile adeta terör estirilmesi, tam bir Putin karakterinin göstergesidir.
Burada Rusya’nın genel toplumuyla, Putin yönetimini ayrı tutmakta yarar vardır. Mesela direk olarak Rusya değil de, Putin Rusya’sı olarak nitelendirilmesi, bu tabloda esasında çılgınlığın mimarını direk göstermeye yardım ediyor. Ayrıca bu yönetim, Rusya’nın çok milletli toplumunu cidden rahatsız etmektedir, onu da söyleyelim.
Şimdi işin bu kadar yükselmesindeki faktörlere bakalım.
1. Rusya bu ihlallerle, daha önce NATO ülkelerinden almadığı cevabı, bu sefer Türkiye’den de almayacağını umut ediyordu. Yani “Türkiye uyarır ama bir şey yapmaz” noktasındaydı ve bundan emindi.
2. Putin; kibirli, egosu yüksek bir liderdir ve bu olayı angajman kurallarının uygulanması sonucu, askerler tarafından yapılmasına rağmen, şahsen kendisine bizzat Erdoğan tarafından vurulan bir tokat olarak şahsileştirdi.
Putin’in Türkiye’den aldığı “sınırı tanı” cevabına karşın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve ailesini hedef almasını, kendi medya kurumlarının aile kutsallığına savaş açması bile Putin’in çaresizliğinin göstergesidir. Erkeklikten ve adamlıktan dem vuran bir liderin, aile dokunulmazlığının yazılı olmayan kurallarını bile ihlal etmesi, Putin’in kendi ekibi bile rahatsızdır.
Özellikle şahin kanat içerisinde, eski dönemin Rus geleneğini taşıyan isimlerin olduğu bilinmekte ve bu tür Putin yöntemlerinin ne devlete, ne de devlet adamlığına yakışmayan tutum olduğunu da bilmekteler.
Putin “domatesle kurtulmayı düşünenler yanılıyorlar” tehdidinin arkasındaki sebep nedir peki?
Mısır’dan kalkan Rus yolcu uçağının düşürülmesinden sonra, Putin’in açıktan medya önündeki talimatı, vuranların tespit edilip öldürülmesi ve bunun kendi toplumuna gösterilmesi istikametinde idi.
Bu durumda da yerli yorumcular, Putin’in talimatı “gizli olarak buna benzerdir” diyor.
Rusya’da sadece 22 - 29 Kasım arasındaki gerilimle beraber, ihtiyat bütçesinin 1,9 milyar azaldığını, ekonomi analistcileri yazmakta. Ayrıca Rusya’nın siyasi elitinde; Türkiye doğalgaz alımını keserse, ekonomi nerdeyse dibe vuracak endişesi de var.
Türkiye’den angajman gereği düşürülen uçak olayına, Türkiye içerisinden adeta Putin ağzıyla konuşanlar ise hüsranla karşılaşacaklarını da şimdiden görmekteyim. Rusya’da aklı başında olan Putin’in tam yanında duranlar bile, Türkiye ile bu durum olmamalıdır. Zira Türkiye; Amerika, Fransa, İngiltere değil diyenlerin sayısı, Türkiye’de Putin’in ağzıyla konuşanların total sayısından kat be kat fazladır.
Putin bir şeyi itiraf etmese bile, akıl hocaları dâhil anladılar ki; Türkiye sıradan bir devlet değil ve Türkiye’nin bu tutumu Orta Asya, Kafkasya ve Azerbaycan dâhil, Rusya tehdidinden korkan devletler için de cesaretlendirici bir durum oldu.
Başbakan Davutoğlu’nun, Azerbaycan ziyaretinin tam da bu gerginlik zamanında gerçekleşmesi ve oradan verilen mesajlar da anlamlıydı. Davutoğlu’nun, “Türkiye; ne olursa olsun, kıyamet kopsa da, Türkiye Azerbaycan’ın yanındadır” demesi, anlayanlara ciddi mesaj niteliği taşıdı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in tutumu ise “tehditkâr Rusya’ya rağmen, ne olursa olsun Türkiye’nin yanındayız” demesi de bu zamanda, cesur ve değerli bir duruş olarak tarihe geçmektedir.
Putin Rusya’sı ile Rusya’nın arasında farkı ortaya koyarak, bakış açısını buna göre dizayn etmek gerekiyor.
1. Rusya’daki entelektüel kesim Putin gibi düşünmüyor ve Putin tamamen Rus halkı değil.
2. Oradaki Türk ve Müslüman halklar açısından da bu tür yaklaşım önemlidir. Unutmamak lazım ki, Rusya içerisinde bizim kandaş ve dindaşlarımız vardır. Bugün sesleri çıkmasa da, sıkıntı yaşasalar da onlar BİZİMdir...