Son iki maçını kaybetmiş olmak, Beşiktaş’a dikkatli ve sorumlu olmak yetisini kazandırmış ama; maça yeteri kadar iyi başlamasına yetmedi. Bekledikleri gol için, sadece Eneramo’ya sığınmak biraz ilkel kaçtı. “Yarım porsiyon pozisyon” kıvamındaki ilk 6 etkinliğin tüm şutlarını Eneramo’nun çekmesi, Beşiktaş’ı “Alternatifsiz bir takım” görünümüne soktu. Üstelik o şutlar da, herhangi bir teknik beceri ya da estetik değer taşımıyordu. Ayrıca büyük takımlar, gol umudunu tek futbolcuya bağlamaz. Onu oyundan alırlarken, bunu kavramış olmalılar. Yerine giren Ömer, topla daha ilk temasında golünü çaktı.
Eskişepirspor ise; maçı ciddiye almaya çalışan ama o ciddiye almanın gereklerini gole kadar yerine getiremeyen rakibi karşısında, biraz sönük kaldı. Gene de, devrenin sonlarına doğru arka arkaya attıkları 3 sert şut, daha etkiliydi.
Sakatlanan Bienvenü’nün yerine ilk devre içinde oyuna alınmak istenen Necati’nin forma giymesi, tozluğunu takması ve ayakkabısını bağlaması için tam 3 dakikayı harcaması, dikkatimi çekti... Oyuna girdikten sonra bile, saha içinde ayakkabısını bağlamaya devam etti. Yedek kulübesinde sıra bekleyen bir futbolcunun, her an hazır olması gerekmez mi?
***
Şahan’a “Ne harika çocuk” dediler, eskisi gibi değil... Gökhan Töre’ye “Müthiş” dediler, o da sendeledi... Fernandes’e “Takımın beyni” dediler, bir ara beyni sulandı... Dün de iyi gününde değildi ama, sıfır çizgisinden Ömer Şişmanoğlu’na yaptığı asist müthişti...
Beşiktaş maçın ikinci yarısında, ilk yarıya göre daha tempolu ve daha istekliydi. Ama yine de oyun düzenine teknik bilinç hakim değildi. Hocası tribüne gönderilen takımlar, genel olarak bu tür problem yaşıyor. Ama yıldız futbolcular, kötü oldukları günde bile, tek hareketle sonucu etkiliyor. O ana kadar eski günlerini mumla aratan Fernandes, asistiyle maçı koparttı. Ama hakem Veli’nin son dakika neden olduğu penaltıyı görmedi.