Avrasya coğrafyasındaki “renkli devrimlerin” mali destekçisi Soros’un Açık Toplum Vakfı Türkiye’den gitme kararı almış.
Olabilir. Ne demişti Gazi Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918 günü, işgal donanmasını izlediği Kartal istimbotunun güvertesinde yaveri Cevat Abbas Gürer’e?.. “Geldikleri gibi giderler…”(Sağolsun Cem Gürdeniz ve arkadaşlarıKartal İstimbotunu Kurtarma ve Yaşatma Platformu’nu kurup hurdayı eski gününe döndürdüler, Deniz Müzesi’ne teslim ettiler.)
Soros gider ama günümüzde, başkası hemen gelir. Anladığımız kadarıyla yeni misafirimiz Londra merkezli Democratic Progressive Institute-DPI (Demokratik Gelişim Enstitüsü).
İrlanda, Kolombiya ve Filipinler gibi “iç çatışmalar yaşamış” ülkelerin “çözüm süreçlerinden” geleceğe dönük kokteyl hazırlamakla meşgul bir kurum bu, şu sıralar bir numaralı gündem maddeleri Türkiye.
“Zor zamanlarda Türkiye’de iç diyaloğu desteklemek” başlıklı iddialı bir program yürütüyorlar. Bağlantısında “comparative study visit” diye de (karşılaştırmalı çalışma ziyaretleri) bir uygulamaları var, yoğun program uyguluyorlar, baktım, Türkiye’nin ne kadar liberal yazarı, akademisyeni, hatta tüm partilerden milletvekilleri, imam hatip liseliler bile var bu programlarda. Tek tek yazmaya, sonrasında da ona buna laf yetiştirmeye niyetim yok, meraklısı kurumun http://www.democraticprogress.org/ internet adresine girer, News/Media düğmesine tıklar neler olmuş/oluyor öğrenir.
Bize Oslo demeyin de…
Bu toplantılardan sonuncusuna, 22-23 Kasım’da Oslo’da “Çatışma Çözümlerine Toplumsal Katılım” başlığı ve “Akiller Heyeti Deneyimini Düşünmek” alt başlığıyla yapılanına biraz takıldım. Toplantıya “akiller heyetinden” Kadir İnanır, Öztürk Türkdoğan, Ali Bayramoğlu, Mehmet Emin Ekmen, Prof. Vahap Coşkun, Yıldıray Oğur, Ahmet Faruk Ünsal ve Abdurrahman Kurt ile gazeteci Ayşegül Doğan, Ufuk Uras, Prof. Sevtap Yokuş, Raci Bilici, DPI Direktörü Kerim Yıldız ve bu kurumun Türkiye temsilcisi Esra Elmas katılmış.
Neden böyle bir toplantı yapıldı, ne işiniz var oralarda gibi komplocu gazeteciliğin peşinde olmam mümkün değil, burası demokrasi ülkesi, isteyen istediği toplantıyı yapar, görüş de belirtir.
Bu yazıyı ortaya çıkaran Ayşegül Doğan’ın şu sözleri: (…) Bu tür etkinliklerin olası yeni bir diyalog sürecine hazırlıksız yakalanmamak, barış ve çözüm ihtimalini her şeye rağmen gündemde tutmaya devam etmek amacı taşıdığını düşünmek mümkün. (Amerika’nın Sesi Radyosu’ndan Hilmi Hacaloğlu’na yaptığı açıklamadan)
Kitabın ortasından konuşalım: Yeni bir çözüm sürecine hazırlıksız yakalanmamak gibi bir kaygı yok, çünkü böyle bir daha olmayacak…
Eğer Ankara’da, “MHP ile Cumhur İttifakı bize oy kaybettiriyor” manevraları tam zamanında püskürtülmüş bir takım zevat, bu tür pazarlıkların içinde görünme kumpasları da planlıyorsa, geçiniz. Kumpascılar gider, Cumhur kalır..
Türkiye için çözüm tek zemindedir…
PKK, kayıtsız-şartsız ve en ufak bir soru işaretine yol açmayacak şekilde silah bırakacak, o silahların büyük bölümü betonlanıp gömülecek bir kısmı da terörizme karşı kazanılmış zafer anıtlarının malzemesi olarak kullanılacak…
Bunun dışında bir çözümü konuşmuyoruz.
Amerikan emperyalizminin ürettiği PKK üzerinden tehdidinin ortadan kalkmasıyla demokrasimiz tabii ki büyük hamle yapacaktır, o dönemde bu ülkenin tüm insanları her şeyi de konuşacaktır.
Yani… PKK silah bırakmadan, Irak ve Suriye’den bu ülkeye yönelmiş Amerikan emperyalizminin açık silahlı tehdidi ortadan kalkmadan yapacağınız bütün o toplantılar para, zaman kaybıdır.
Oslo, Belfast, Londra, hatta Bogota, Manila’da gidin toplanın, toplanmışken biraz gezin-görün, anladığım kadarıyla DPI’da para biraz bol, iyidir, entelektüel yaşam için iyi bir tatmin zemini oluşur.
Ama yaşamın gerçekleri Kilis’te… Afrin’deki o büyük zaferden bu yana, insanlar evlerinde roket saldırısız uyuyor, çocuklar roket korkusu olmadan okullarına gidiyor.
Anladınız siz beni ama anlamazlıktan geleceksiniz…
Söyleyeceğim… Bizi yormayın şekerim, o aradığınız süreç, artık burada olmaz…