Devlet hastanesi “Cezaevinde yatabilir” raporu verince, özel hastaneye gitmeden alınan bir raporla üst düzey FETÖ'cünün cezaevinden tahliye edilme vak’ası cemiyette derin yarılmanın sebebi oldu. Bakalım sayın yetkili ve ilgililer bu yarılmayı nasıl tamir edecekler. Hani kullanmayı çok sevdikleri “algı” kelimesiyle ifâde edecek olursak: Halkta, FETÖ'cülerle mücadele edilmiyor, terör örgütüyle anlaşıldı “algısı” oluştu. Bu “algıyı”, Taksim meydanında teröristbaşı F. Gülen’i de assanız artık yıkmanız çok zor; “Zaten ağır hastaydı, işi de bitmişti. Örgütü ayakta tutmak için asılmasına izin verildi” denilir geçilir...
Bu saatten sonra hangi savcıyı, hangi polisi, hangi bürokratı Fethullahçı Terör Örgütü’yle mücadele ettirebilirsiniz? Özel hastane yoluyla cezaevinden tahliye olunan ‘özel bir ülkede’ yaşıyoruz! Birileri halkla dalga geçtiğini, alay ettiğini sanıyor ama yanılıyor. Ömrümüz olursa bu ‘özel vak’anın’ cemiyette ve dolayısıyla da ülke yönetimindeki yansımalarını tedrîcen göreceğiz.
Biliyorsunuz, 28 Şubat darbesinden bugüne hapishanelerde olan Anadolu’nun evlatlarının özgür bırakılmasıyla alâkalı bir şeyler yapmaya gayret ediyoruz. Görüştüğümüz her yetkili ve ilgili bize “Haksızsınız, ortada bir mağduriyet yok” demedi. Söylediğimiz her şeye hak verdiler lâkin hep “ama” ile başlayan cümleler kurdular: “... ama şu seçim geçsin, “... ama dengeleri bozmadan mağduriyetleri gidermek gerekiyor”, “... ama acele etmeyelim zamana yayalım” denilerek ipe un serdiler!
Bize bunları söyleyenlerle tekrar görüştüğümde, özel hastane yoluyla tahliye edilmenin hukuktaki yerini soracağım. Mâdem hukukta böyle bir yol varmış bize neden söylemediklerini soracağım! Daha yargılamaları bitmeden FETÖ'cüleri bırakmada neden acele ediyorsunuz diye soracağım! Niye 2019 seçimlerinin beklenmediğini soracağım! Özel hastane yoluyla tahliye edilmenin dengeleri bozup bozmadığını soracağım!
Ve onlara, özel bir hastane raporundan değil, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun FETÖ'cü hâkim ve savcılar hakkında yazdığı karar yazısından şu bölümü okuyacağım: Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yargı kuvveti içerisinde; organizasyonu ve hiyerarşik yapısı bulunan, Devlet yargısına alternatif olarak faaliyet gösteren, örgütlü olarak yargı içerisinde yuvalanan, kendinden olmayan herkesi düşman kabul edip kullanamadığı kişileri de düşman sayan, örgüte boyun eğmeyenleri ve farklı düşünen herkesi düşman görüp hedef hâline getirerek yargı kararları ile emniyet operasyonlarının hedefi haline getiren, istihbarat toplayan, operasyon kararı alan, emniyet ve yargı üzerinden toplanan istihbarata göre örgütün üst düzey yöneticilerinin verdiği kararın icrasına başlayan, basın ve yayın üzerinden linç girişimi gerçekleştiren, topluma yönelik algıyı yöneten, örgütte yer alanları kahramanlaştıran, unutturma sürecini tekrarlayan, suç faili veya masum olduğuna bakılmaksızın birçok kişiyi yargı eliyle mağdur eden, çözümü mümkün olmayan abartılı, ayrıntıya boğulmuş, gerçeklerin gizlendiği, kasıtlı, taraflı ve delilsiz davalar açan, bu davalarla Türkiye’nin mafya ve terörle mücadele ettiği algısı yaratan, Devletin birçok kurumuna yerleşen Paralel Devlet Yapılanması Terör Örgütü isimli bu yapının yargıdaki uzantıları oldukları ve cemaat cuntası şeklinde paralel bir yargı gücü oluşturdukları görülmüştür.”
Okuduktan sonra da soracağım: Kendisini zindana atan FETÖ mensubu hâkimle yan yana yatan 28 Şubat tutsaklarına adalet ne zaman gelecek? Var mı böyle bir düşünceniz? Var mı böyle bir derdiniz? Yoksa, adaletin tesisi için özel hastaneden rapor almak yeterli mi?
Başka sorum yok!..