İsrail öncesinde Siyonistlerin elindeki iki büyük malzeme vardı.
Biri Yahudilerin yurtsuzluğu; diğeri 2. Dünya Savaşı döneminde uğradıkları toplu katliamlar.
İkisini de Filistin topraklarını sinsi sinsi işgal ederken, yüzbinlerce masumu katledip milyonlarca Filistinliyi vatanlarından sürerken kullandılar. İtiraz eden alacaklıya borcunu hatırlattılar.
Sessizliği sağlarken kullandıkları bir numaralı araç ise sinemaydı.
Hollywood yığınla filmini yaptı toplama kamplarının. Trajik insan hikâyeleri İsrail'in Filistin'de işlediği suçlara karşı Batı kamuoyunu köreltti. Dönüp bakmadı kimse Filistin'e.
SOPHİE'NİN SEÇİMİ
Bu alanda iş gören filmlerden biridir Sofie'nin Seçimi.
Başrolünü Merly Streep'in oynadığı 1982 tarihli filmde Polonya Yahudi'si bir kadın toplama kampında iki çocuğundan birini seçmeye zorlanır. Seçtiği çocuğu yaşayacak, diğeri yakılmak üzere fırına gönderilecektir.
Sofie hayatının en zor kararını verir ve izleyici de tıpkı Sofie gibi insanlık dışı bu muamelenin ağırlığını ömür boyu taşımak zorunda kalır.
Bu esnada İsrail'in Filistin'de yaptıkları Hollywood yapımı herhangi bir filme konu olmadığı için kimsenin ruhu duymaz olanları.
FİLİSTİN ÖZGÜR OLANA DEK!
Ankara Filistin Dayanışma Platformunda çok önemli iki panel yapıldı hafta sonunda. Panelin konuşmacıları Filistin'de, Gazze'de görev yapan gazetecilerdi.
İşgal altında hayat nasıldır, bombaların patlamadığı yani dünyanın Filistin'e bakmadığı zamanlarda İsrail ne tür zulümler cinayetler işler, bunu da biliyorlardı yani.
Anlattıkları insanın kanını donduruyor.
Haber formatının donukluğunu ve kısıtlılığını aşan şahitlikleri İsrail'in vahşiliğini, dünyanın utanç verici sessizliğini, Filistin'deki çaresizliği ve aynı zamanda direniş ruhunu anlamamıza yardım ediyor.
GAZZE'DE GAZETECİ AÇIK HEDEF
6 yıl süren ve çok geniş bir coğrafyada 60 milyon insanın hayatına mal olan 2. Dünya Savaşı'nda katledilen gazeteci sayısı 69'du.
Avuç içi kadar Gazze'de ise 100 günde 117 gazeteci öldürdü İsrail!
İnanılmaz bir şey bu! Daha önce benzeri görülmemiş bir şey!
Gazze'de görev yapan gazeteciler bunun sebebini şöyle açıklıyor:
"İsrail gazetecileri tesadüfen öldürmüyor. Hedef alıyor. Üzerlerinde "Press", "TV" yazısı taşıyan herkes hedef onlar için".
Peki her yerde koruma sağlayan "press" yazısı Gazze'de neden hedef oluyor?
"Gazze'deki gerçeklerin dünyaya duyurulmasını istemiyor çünkü İsrail".
Çünkü sadece bilgi geçmiyorlar gazeteciler.
İsrail'i uluslararası mahkemelerde yargılatacak nitelikte belgeler de üretiyorlar.
Tam da bu yüzden yaptıkları yayınlardan, konum bilgilerinden gazetecileri buluyor ve ofislerini, evlerini özellikle vuruyor İsrail.
Şu da kritik detay: Gazze'deki gazetecilerin hepsi Filistinli! 7 Ekim sonrasında Gazze'ye dışarıdan gazeteci giremedi çünkü...
ÖLÜ BEBEK SEÇİMİ!
Wael Dahdouh bir simge oldu bu konuda. Eşini, kızını, oğlunu ve bir torununu ekim ayında kaybeden El-Cezire Gazze büro şefi Wael Dahdouh 7 Ocak'ta da kendisi gibi gazeteci olan oğlu Hamza'yı şehit verdi. Üstelik İsrail'in güvenli bölge ilan ettiği alana yaptığı bombardımanda.
Bu büyük acıya rağmen Gazze'den gerçekleri aktarmaya devam ediyor Dahdouh.
Ailesinin tamamını kaybeden gazetecilerden bir diğeri de AA kameramanı Muhammed el-Alul.
Alul da evinin özellikle hedef alındığını söylüyor. Evinin Gazze merkezindeki El-Megazi Mülteci Kampı'nda olduğunu, kendisinin kuzeyde görev yaptığını ve ailesini ziyaret ettiği günün ertesinde evin bombalandığını söyleyerek kahroluyor.
O bombalamada eşini, dört çocuğunu ve üç kardeşini kaybetmiş çünkü. Yaşadıkları, şahit oldukları insanın taşımakta zorlanacağı türden.
Kurduğu bir cümle o kadar sarsıcı ki Alul'un...
"O kadar çok bombalama gördüm, o kadar çok kadın çocuk ve bebek şehit fotoğrafı çektim ki... Merkeze göndermek için ölü bebekler arasında seçim yapmak zorunda kalmaya dayanamıyorum".
Bir yanda tamamen kurgusal bir film Sophie'nin Seçimi var.
Diğer yanda ise buz gibi hakikat...