İnsanoğlunu dünyayı kirletmek kesmemiş olmalı ki gözünü uzaya dikti. Artık dünyadaki kirlilik ölçümlerinin dışında uzaydaki kirlilik de ölçülüyor. Ve sonsuz boşluk uzayı bile çöplük haline getirdik ne yazık ki...
Pek çok alanda farklı çalışmalar yapabilmek için uzay verilerine ihtiyaç duyuluyor. Bilimsel çalışmalar, teknoloji testleri, iletişim, görüntüleme, navigasyon veya istihbarat gibi birçok konuda uydular geliştiriliyor ve uzay boşluğuna yollanıyor... Peki bu uydular kullanım ömürlerini doldurduklarında ne oluyor dersiniz? Yenisi fırlatıldığında eskisi çöp haline geliyor ve uzay boşluğunda kalıyor. Her geçen gün uzaya gönderilen uyduların sayısı arttığından uzaydaki çöplerin de sayısının artacağı çok açık bir gerçek!
EN ÇOK ABD’NİN UYDUSU VAR
Dünyada en çok aktif uyduya sahip olan ülkeler arasında ilk sırada ABD yer alıyor. Şu anda aktif olarak çalışan 445 uydusu bulunuyor. Onu Rusya, Çin, Lüksemburg ve Japonya takip ediyor. Peki ya çöplerin durumu ne dersiniz? İnanması biraz güç ama 14 bin 838 uydu var uzayda. Bunların 6 bin 63 tanesi Rusya’ya, 3 bin 886 tanesi de ABD’ye ait. Bozuk uydular, atılmış roketler ve çarpışmalarla ortaya çıkan küçük, dağılmış parçalar. Bugüne kadar fırlatılan tüm uydular basın yayın organlarının pek çoğunda haber olarak yayımlandı. Açıkçası aktif hale geçmeyen, bozulan, zarar gören uydulara ya da onları roketleyen gövdelerin uzayda ne olduğunu pek de sorgulayan olmadı, yanılmıyorsam. Oysa ki bu önemli bir konu. En az uyduların uzayda olması öngörülen yörüngeye oturtulup belli bir amaca hizmet edecek şekilde çalışmalarını sağlamak kadar önemli. Çalışmayan, uzayda atıl olarak duran ve sayısı her geçen gün artacak bu çöp kitlesinin ne olduğu ya da ne olacağı önemsenmeliydi.
Gelişmiş ülkeler oldukça çarpıcı projeler sunuyor. Artık çalışmayan uyduların çalışır haldeki parçalarını toplayarak kendisini tamamlayan eksik nano uydular geliştiriliyor ve onların uzaya yollanması tasarlanıyor. Benzer şekilde önümüzdeki yıllarda artık kullanılamayacak hale gelmiş olan uydular da yakılarak uzay boşluğuna gönderilerek yörünge üzerinden uzaklaştırılacak...
KURAKLIK DEVAM EDİYOR
Gelelim hava durumuna... Her yağmurlu günde rahatlayıp “Yağış başladı, kuraklık yaşamayız” laflarının ardından, her güneşli günde “Eyvah kuraklık başladı” sözlerini duyuyor ve gülüyorum. Türkiye yağışlı bir sistemin etkisine girdi, önümüzdeki günler yağışlı geçecek. Hatta sıcaklık düşüşüne bağlı olarak yüksek kesimler başta olmak üzere kar yağışları da görülecek yurdun bazı yerlerinde. Fakat bu hiçbir zaman kuraklığın tehdit olmaktan çıkması anlamına gelmemeli. Kuraklık, Türkiye gibi orta enlem ülkelerinde iklim değişiminin sonuçlarından.
Türkiye’nin güney bölgeleri başta olmak üzere yağış rejimleri değişecek. Bu hiç yağış olmayacak anlamına gelmiyor. Yağış olsa da yıllık toplam yağış anlamında düşüşler yaşanacak. Üstelik barajlardaki su seviyesinin azalmasının çok farklı sebepleri de bulunuyor.
Buharlaşmayla kaybedilen su miktarının yanı sıra, betonlaşmayla yağmur suyunun toprağa ve dolayısıyla yer altı suyuna karışmasının engellenmesi ve suyun yüzeysel akış olarak kalıp direkt kanalizasyona gitmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Toplumun her kesiminin su tasarrufu yapması ve suyun doğru kullanımının yaygınlaşması gerekiyor. Bir günlük, bir haftalık, bir aylık ya da bir mevsim boyunca olan yağış kuraklığın oluşma ihtimalini düşürmez. Geçen yıl barajlar yüzde 95 oranında doluydu ama bu kuraklık riskinin bittiği anlamına gelseydi bu sene bu sıkıntıyı çekmiyor olurduk. O nedenle küçük şeylerden mutlu olalım ama yanlış bilgilerle gereksiz yere mutlu olur, rehavete kapılırsak yanlış yaparız. Kuraklık tehdidi şu an ki yağışa rağmen devam ediyor. Önümüzdeki yıllarda da kuraklık ülkemizde yaşanma ihtimalinin yüksek olduğu afetlerden biri olarak kalmaya devam edecek. Günlük yağışlara bakmaksızın kuraklığın ele alınması gerekiyor.