Gazze Toplumu, son vasat ümmet. Bir toplum, hatta bir ümmet bazen en ideal biçimiyle bir şehre sığar. Vasat Ümmet, İslam'ı temsil eden toplumun adı. Kuran'da geçen ideal toplum. Buna cemiyeti kâmil diyorum. Peygamber Medine'si böyleydi. Sonra başka şehirler de böyle olmuştur. Mesela Hacı Bayram Velinin bir şiirinde anlattığı şehir de budur. Mevlana'nın Mesnevide anlattığı Buhara, Tebriz ve Bağdat şehirleri de bir zamanlar böyleydi.
Bahsettiğim şehirler ticaret ve ilimleriyle vasat ümmet olmuşlar. Adalette, ilimde ve saadette insanlığın merkezi haline gelmişler. Gazze daha farklı bir vasat ümmet. O cihadı, samimiyeti ve imanıyla öne çıkar. Yani Gazze, cihat şehridir. Bütün ümmetin Namusunu bekler. Bunun için mücadele verir. Halkı, aydınları, âlimleri, tüccarları ve idarecileri İslam Âlemini susturan ve dünyaya diz çöktüren güce karşı meydan okur.
Gazze Toplumu, dünyayı köle ve kendilerini efendi gören Siyonizm'e başkaldırıyor. Orduları, büyük paraları, istihbarat yapıları olan şehirler var. Hiç birisi ses etmiyor. Hepsi silahlarını ve meydan okumalarını birbirine yöneltmiş durumda. Siyonizm hepsini ayartıyor. Dünya düzenleri bile bu ayartı karşısında utanmazca soykırımı alkışlıyorlar.
Köleleşme düzenine karşı sadece Gazze direniyor. "Tanrı Ulusa" direnen sadece o. Ne büyük orduları var ne de büyük paraları. Neyine güveniyor bu şehir toplumu? Dünyanın beş gücü arasında da yer almıyor. Devleti bile yok. Bir şehir, dünyanın önünde eğildiği bir güce kafa tutuyor. Bunun için her şeylerini kaybetmeyi göze alıyor. Evleri yıkılıyor, hastaneleri yıkılıyor, üniversiteleri yıkılıyor. Harabeye dönüyor her şeyiyle. Kadınları ve çocukları jetlerle bombalanıyor.
Siyonizm, ezmek için her şeyi hayâsızca yapıyor. Şeytani bir şehvetle kan döküyor. Barbarlığın tarihte görülmemiş oyunlarını sahneliyor. Barbarlıktan zevk duyuyor. Cezalandırıyor şehri. Köleleştirme katliamlarına karşı çıkanlara örnek olsun istiyor.
Gazze, her şeyini kaybediyor. Çocuklar, tarihin en büyük trajedisini yaşıyor. Şehir tanklar, füzeler ve jetlerle dövülüyor. Açlık ve sefalet günleri kuşatıyor her tarafı. Aydınlarını, doktorlarını, âlimlerini, gazetecilerini kaybediyor. Gazze, bir yokluklar cehennemine dönüşüyor. Ama bir şeyi ayakta tutuyor: İman ve direnişi.
Gazze, kazanıyor. Çünkü onur ve saygınlığını ayakta tutuyor. Umut ve direniş ruhunu sürdürüyor. Bütün Müslümanlara imanın kudretini gösteriyor. Bir Müslümanın azmiyle, onuruyla, ahlakıyla ve imanıyla yaşamanın ne olduğunu en berbat şartlarda ortaya koyuyor. Bu nedenle biz kaybederken onlar kazanıyor!
Müslümanlar sekülerleşirken, dinlerine karşı şüphe içine düşerken, imanlarını mal ve mevkilerle değiştirirken kaybediyorlar. Kaybedilen iman ve ruh. Kaybedilen ahlak ve inanç. Kaybedilen vasat ümmet bilinci.
Gazze, belki de yok olacak tamamen. İsrail şehri dümdüz ettiği gibi insanlarını da ya katledecek ya da sürgüne zorlayacak. Gazze, düşecek! Siyonizm, yerleşerek efendiliğini ilan edecek. İsrail, barbarlık şehvetiyle şehri yeni bir adla yeniden icat edecek.
Bütün bunlara rağmen Gazze en soylu direnişi, en soylu iman ve ahlakı, en soylu toplum biçimi olarak tarihe geçecek: Son vasat ümmet. İsmail Haniyye'nin yüzüne, mütevazılığına, mücadeleci ve bilge kişiliğine yansıyan son vasat ümmet, Müslümanların hafızasına yerleşecek. Yeni Müslüman kuşaklar bu toplumun ve bu liderin cesaretiyle dopdolu yeni umudun ruhuyla çoğalacak.
İsmail Haniyye, arkasında bir "ruh toplumu" bırakarak şahadete yürüdü. Son vasat ümmetin şehirdeki tezahürünü gösterdi. Gazze, ümmet bekçiliğini tek bir şehrin omuzlarında taşıyan bir isim. Haniyye de bunun liderliğini yapan son kahraman.