Mad Max efsanesi, 30 yıl sonra Mad Max: Fury Road ile döndü. Mel Gibson’ın yerini Tom Hardy’in aldığı ‘Çılgın Max’, ‘tanınmaz hale’ getirilen Charlize Thoren’ın yardımına muhtaç. Filmde, erkekler onurlu ölümler peşinde kadınlar ise hayat yaratmanın...
Beyazperdede efsanevi çekimlerin yeni versiyonları hep riskli olmuştur. Süpermen, Star Wars ve Uzay Yolu gibi bir çok yapımın devam veya yeniden çekimleri başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü bu tür hikayeler zamanla dönüşen toplumsal yapının etkisinin altındadır. 80’lerde insanları şoke eden mesajlar 2000’lerde çok da birşey ifade etmez. İşte bu değişim yeniden çekimlerin başarısızlığının altında yatan asıl gerçektir. Yönetmenlerin ise en büyük çıkmazı budur. Çünkü bu filmlerin fanatikleri çok büyük değişimleri kabul etmezler hikaye içinde. Hem başka bir zamanın değerleriyle oluşturulmuş bir öyküyü anlatacaksınız hem de günümüze uygun mesajlar verecek ve değişmiş izleyicinin beğenisini kazanacaksınız. Yani neresinden bakarsanız bakın zor iş. Söz konusu Mad Max olunca demin söylediğimiz dar boğazlar dışında bir de türünün neredeyse ilk örneği olma gerçeği var.
YEŞİL DİYAR’A YOLCULUK
Apokaliptik sinemanın en bilindik örneği ve yığınlara yayılma başarısını gösteren bir film Mad Max. 1979 yılında Mel Gibson gibi karizmatik bir karakterle yola çıkmış olması da başka bir durum. Yani hem hikayeyi yenileyeceksiniz ana hatlarına dokunmadan hem de büyük bir başarı gösteren Mel Gibson’ın yerine onun kadar etkileyici bir performans gösterecek başka bir isim bulacaksınız. 1979 yılında filmi çeken George Miller’ın bu yeni çekimde de yönetmen koltuğunda oturması belki de filmin en büyük artısı. George Miller özellikle Mad Max’lerden sonra çok da büyük filmler çekemedi. Evet Oscar’ı var ama o da Happy Feet adlı animasyonla alınmış bir Oscar. Bütün bu sebeplerden Mad Max Fury Road benim için tam bir bilinmezdi. Kendimi kötü bir sürprize hazırlamıştım. Filmi seyrettikten sonra iç rahatlığıyla söyleyebilirim ki çok başarılı bir yeniden çekim Fury Road.
Yönetmen öykünün ana hatlarını değiştirmemiş ama odağını muhteşem bir kaydırmayla kadın, devrim ve çevrecilik üzerine çevirmiş. Filmin hikayesini anlatalım ve demin dediğimiz yorumları biraz açalım. Mad Max, nükleer zehirlenme yaşayan ve iklimi çölleşmiş olan bir dünyada yaşamaktadır. Dünya üzerindeki petrol savaşları, suyun bulunmaması, olanların da zehirlenmesi sebebiyle su savaşlarına dönmüştür. İlk Mad Max’te yakıt çok önemliydi. Ama günümüzde nasıl artık susuzluk dünyanın en korkutucu gerçeklerinden biriyse yönetmende filmde bu mücadeleye odaklanmış. Susuzluk, enerji yoksunluğu, nükleer kirlenmeden doğan kanser ve vücutlarının deformasyonuyla uğraşan insanlık kendine yeni bir lider seçmiş, dini bir yönetimin sert koşulları altında yaşamaktadır. Bu kavmin lideri Ölümsüz Joe kendine güzel ve nükleer atıklardan zehirlenmemiş kadınlardan oluşan bir harem kurmuştur. Amacı bu kadınların doğuracağı çocuklarla yeni bir ırk oluşturmaktır. Fakat onun gaddarlığından usanmış olan komutan Furiosa hem kendini hem haremdeki kadınları kurtaracak bir plan yapar. Max ise hiç istemeden bu mücadelenin içinde yer alır. Artık Furiosa, Ölümsüz Joe’nun kadınları ve Max bu kavmin vahşi askerlerinden kaçarak Yeşil Diyar denen yeni bir yaşam alanı arayacaklardır...
Max’i canlandıran Tom Hardy çok farklı bir karakter yaratmış. Mel Gibson’ın Mad Max’i ne kadar kendine hakim ve ciddi bir karakterse Tom Hardy’nin ki o kadar kendinde değil ve hayatın getirdiklerine esir olmuş. Kısacası aslında birbirlerinden çok farklı karakterler. Üstelik bu film eskilere oranla tam da Mad Max’in hikayesini anlatmıyor. Daha çok komutan Furiosa’nın hikayesini anlatıyor desek yeridir.
FİLMİN ODAĞINDA THERON VAR
Furiosa’yı canlandıran Charlize Theron hikayenin tam odağında. Bütün güzelliğine rağmen neredeyse cinsiyetsiz bir kadın Furiosa. Hiç bir erkekle duygusal bir bağ kurduğunu söyleyemeyiz. Buna Mad Max’te dahil. Onun bütün amacı Amazonlara gönderme yapılan bir kadınlar kavmine geri dönebilmek. Filmin sonuna doğru bu kadınlar kavminden geriye kalan birkaç yaşlı kadın savaşçıyı buluyorlar. O savaşçılardan birinin elinde bitkilerin tohumları var. Kadın yok olan vatanından topladığı bu tohumlarla yeni umutlar yaratmak istiyor.
Hikayede yer alan kadın ve doğum, yaratma ilişkisi filmin heryerine sinmiş. Mesela Ölümsüz Joe’nun kırallığında kadınların sütleri toplanarak içiliyor. Yine bir can yaratan kadın göndermesi. Bu sırada peki erkekler ne durumda? Tabii ki savaşmaktan başka işleri yok. Ama en önemlisi öldükten sonra Valhalla’ya ulaşacaklarına olan inançları, kendi hayatlarını bu yüzden kaybetmeye duydukları haz. Kısacası erkekler onurlu ölümlerinin peşinde koşarken kadınlar yaratmanın kaynağı. Belki de filmin en önemli ve gerçek vurgusu bu. Günümüzde de çok farklı olduğunu söylemek biraz zor. Muhteşem bir yeniden çekim Mad Max Fury Road. Kaçırmamanızı öneririm.
VİZYONDAKİLER
Siyahlı Kadın 2: Ölüm Meleği
SERİNİN bu filmi, tuhaf olduğu kadar güvenli de gözüken Eel Marsh evinde çocukların birbiri ardına kaybolmasını konu ediyor. .
FİLMİN KÜNYESİ Orijinal adı: The Woman in Black 2: Angel of Death Yönetmen: Tom Harper Senarist: Jon Croker Oyuncular: Phoebe Fox, Jeremy Irvine, Helen McCrory, Adrian Rawlins Yapım: 2015, ABD, İngilter, 98 Dakika.
Çılgın Kalabalıktan Uzak
FİLM, özgür ve cesur bir genç kadın olan Bathseba’nın, amcasından miras kalan çiftlikte yaşadıklarını ve özgürlüğünü için yaptığı seçimleri hikâye ediyor.
FİLMİN KÜNYESİ Orijinal adı: Far From The Madding Crowd Yönetmen: Thomas Vinterberg Senarist: Thomas Hardy Oyuncular: Carey Mulligan, Matthias Schoenaerts, Michael Sheen, Tom Sturridge Yapım: 2015, ABD, İngilter, 118 dakika.
Eden
90’lı yıllarda Paris’te DJ’lik yapan bir gencin yükseliş ve düşüş hikayesini ekrana getiren filmde, hata yapma sonucu düşüşe geçmişken başkalarında yakalanabilen umudun parıltıları anlatılıyor.
FİLMİN KÜNYESİ Yönetmen: Mia Hansen Love Senarist: Mia Hansen Love Oyuncular: Felix de Givry, Pauline Etienne, Vincent Macaigne, Hugo Conzelmann Yapım: 2015, Fransa, 131 dakika.
Tinker Bell ve Canavar Efsanesi
KİMSEYİ dış görünüşüne göre yargılamamak gerektiğine inanan hayvan perisi Fawn, kocaman ve gizemli bir canavarla arkadaş olur. Tink ve arkadaşları bu misafirin Periler Adası’na katılmasına şüpheyle yaklaşırken, izci periler canavarı yakalamaya gider.
FİLMİN KÜNYESİ Orijinal adı: Tinker Bell and the Legend of the Never Beast Yönetmen: Steve Loter Senarist: Steve Loter Seslendirenler: Ginnifer Goodwin, Lucy Liu Yapım: 2014, ABD, 76 dakika.
Aşk Uğruna
II. Dünya Savaşı sırasında Fransa Nazi işgali altındayken genç ve güzel Lucile, kayınvalidesinin baskısından boğulmuş, savaştaki eşinden haber beklemektedir. Bir grup Alman askeri evleri işgal ederek yerleşmeye başlayınca iki kadın Teğmen Bruno’yu ağırlamak zorunda kalır.
FİLMİN KÜNYESİ Orijinal adı: Suite Française Yönetmen: Saul Dibb Senarist: Matt Charman Oyuncular: Michelle Williams, Kristin Scott Thomas, Matthias Schoenaerts, Margot Robbie Yapım: 2014, İngiltere, Fransa, 107 dakika.
Terkedilmiş
HERKESİN kendi hayatından kesitler bulacağı, terkedilmişlik hissiyatını ön plana çıkaran bir film. Suriyeli göçmen bir ailenin organ mafyası ile yaşadığı dramı anlatan film, 9 kişinin hayatlarının kesiştiği yasa dışı operasyonu konu alıyor.
FİLMİN KÜNYESİ: Yönetmen: Korhan Uğur Senarist: Korhan Uğur Oyuncular: Levent Ülgen, Hakan Vanlı, Neriman Uğur, Kyamran Agabalaev Yapım: 2015, Türkiye,