Cumhurbaşkanı Erdoğan Sudan, Çad ve Tunus’u kapsayan Afrika gezisine çıkıyordu ve son KHK Resmi Gazetede o sabah yayınlanmıştı.
Derhal bir uğultu başladı. Erdoğan’ın yokluğunun yarattığı büyük boşluğun da etkisiyle, ülke bir anda negatif bir tartışmanın dipsiz kuyusuna yuvarlanıverdi.
Herkes konuştu. İlk sırada İP Genel Başkanı Meral Akşener ve firari FETÖ’cüler vardı. Sonra CHP ve HDP. Sonra muhalif cephe başkan adaylığına hazırlananlar. Metin Feyzioğlu mesela çıktı darbeye direnen siviller için çıkarılan düzenlemeyi sivil milislere sınırsız suç işleme özgürlüğü tanıyor diye eleştirdi.
Buraya kadar şaşırtıcı değildi. Şaşırtıcı olan şimdiye değin kendini siyaset üstü, partiler üstü, pozisyonlar üstü, sarsıcı mevzular, tarihi gelişmeler, yahut mutat KHK’ler üstü pek steril bir pozisyonda tutmayı başarmış olan 11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül idi. Lütfetti, endişe buyurdu.
Bir süredir Gül hakkında bir söylentidir dolaşıyor. Duyum-yorum seviyesinde olduğu için spekülasyon sayılır -şimdilik, geçelim.
Ama ortada cereyan ettiği için şunu tespit etmek gerekir. 2007’de AK Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı Gül’ü seçtirmemek için hukuk dışına çıkan; siyasisi, sermayedarı, medyası, STK’sı, zinde güçleri ve nefret suçu içeren sloganlarıyla harekete geçip yaşam tarzı nedeniyle hem Gül’e ve eşine, hem de Gül’e oy verecek geniş toplum kesimlerine hakaret edenler şimdi Gül’den medet ummakta.
Gül’ün kendisini Başbakan, Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı seçen-seçtirip arkasında duran, saygı sevgi hürmet gösterenlere koyduğu gösterişli mesafenin - hesap kesim vakti gelecekse- muhtemelen bir geri dönüşü olacaktır. Eğer konuşulduğu gibi Erdoğan’a rakip olmaya hazırlanıyor ise kendisine yıllarca hakaret edenlerin oyuyla yetinmesi gerekecektir.
***
Öte yandan tartışma köpürtülürken AK Parti ve Hükümetten isimler düzenlemenin zaman olarak 15-16 Temmuz 2016 günleriyle, içerik olarak darbenin bastırılmasıyla sınırlı olduğunu defalarca ifade etmelerine rağmen kifayet etmedi.
Aksi mümkün olsaydı, KHK ile ilgili kamu iletişimi daha sağlıklı yürütülebilseydi ve Erdoğan’ın yokluğunda gündeme hakim olunabilseydi AK Parti sonuç aldığı başarılı politikaları konuşulsun isterdi.
Nihayetinde çözüme kavuşturulan ve aileleriyle birlikte en az 5-6 milyon insanı mutlu eden taşeron işçiye kamu istihdamı halk nezdinde en birincil konuydu. Konuşulmadı, atlandı.
Son çeyrekte Türk ekonomisi yüzde 11.1 büyüdü. Türkiye’nin dünya genelinde “en hızlı büyüyen ekonomiye sahip” olduğu ilan edildi. Ama bu bilgi de TV’lerin altyazı bandında üç cümleyle geçiştirildi.
Keza Türkiye’nin Kudüs konusunda aldığı inisiyatifin İİT ve BM’de tarihi bir başarıya dönüşmesi var. Türkiye’nin Afrika siyasetinin somut stratejik sonuçları var. Cumhurbaşkanının şahsında Türkiye’ye gösterilen teveccühten hareketle izleyeni ağlatacak bir kavuşma hali ve uluslararası alanda Türkiye lehine biriken bir pozitif enerji ve artan çekim gücü var.
***
Ama bunlar itina ile konuşulmadı. Son KHK’lere atıfla AK Parti Hükümeti’nin ve bizzat Erdoğan’ın Türkiye’yi uluslararası camiada sıkıntıya sokacağı, iç savaş çıkacağı, insanların birbirine sıkacağı konuşuldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu gidişata daha erken müdahale edebilirdi aslında. Sudan, Çad ve Tunus’u kapsayan ve pek çok açıdan başarılı sonuçlarla tamamlanan Afrika gezisinde heyetinde çok sayıda gazeteci vardı sonuçta. Ama konuşmadı. Belki de koordinatlar belli, niyetler aşikar olsun istedi.
Nitekim AK Parti karşıtı cephede yakınlaşmalar, paslaşmalar herkes tarafından takip edilebildi, muğlaklıklar giderildi. Yoksa KHK’lere, yasa metinlerine ayet muamelesi yapmıyor AK Parti.
2018 herkese, ülkemize, millete, ümmete, tüm insanlığa hayırlar getirsin inşallah. Yeni yıl kutlu olsun.