30 Ağustos, 9 Eylül ve 15 Temmuz’u anlamak için çalışmalarına 18 Ocak 1919’da başlamış Paris Konferansı’nı iyi bilmek gerekiyor. “Yüz yıllık hesaplaşma” diyenleri, “siz de amma taktınız bu üst akıl işlerine” laflarıyla kamuoyunda “komplo teorisyeni” gibi göstermeye çalışanların, dönüp daha da iyi bakması gerekiyor, çünkü, doğup-büyüdükleri kent, İzmir’in işgaliyle sonuçlanmıştı!..
Kısaca özetleyeyim: 1. Dünya Savaşı’nın galibi 32 devlet, Paris’te, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını paylaşmak için toplandılar. Ana çekirdeğini ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya oluşturuyordu. “Mağluplar” ve o sırada 1917 Devrimi ile yıkılmış Çarlık Rusyası yoktu. Meselenin ağırlık noktası, savaş sırasında İtalyanlara vaad edilmiş Osmanlı’nın 12 adaları başta Ege-Akdeniz topraklarındaki geniş alanın, Fransız-İngiliz ittifakı tarafındanbu ülkeye verilmemesi çabalarında odaklandı. İngiliz-Fransız ittifakı İzmir’den başlayıp Anadolu’nun içlerine yayılacak Yunan hakimiyeti ile ellerinde tuttukları Suriye-Irak coğrafyasını birleştirmeyi hedefliyordu.
Bilin: Suriye-Irak coğrafyasında savaş/istikrarsızlık olduğunda yalnız sınır kentleri değil, önce, İzmir tehlikeye girer.
İngiliz Başbakan Lloyd George- Fransız Başbakan Georges Clemenceau ittifakı İtalyanları oldu-bittiye getirerek İzmir’in işgaliyle başlayan kanlı sürece yol verdiler. 15 Temmuz 1919 günü evet, Yunan ordusu İzmir’e çıktı ama, harekatı bir İtalyan amiral yönetiyordu ve yanlarında bunun bir “Yunan işgali olmadığını” göstermek için İngiliz ve Fransız müfrezeleri de bulunuyordu.
İzmir’in işgali, aslında bir “Yunan işgalinin” ötesinde bu toprakların 20’nci yüzyılda karşılaştığı yeni bir “Haçlı Seferi”dir, arkasında ABD dahil, dönemin bütün güçlü ülkeleri vardır.
Anadolu’nun kadim bilge gücü, bunu anladı, işgalden 4 gün sonra Gazi Mustafa Kemal Samsun’a hareket etti, kendisini zaten, bu “Haçlı Seferini” püskürtmekte kararlı, Kuvvayı Milliye’de örgütlenmiş kahraman dedelerimiz bekliyordu.
30 Ağustos’ta Kocatepe’den kopup gelen, 9 Eylül’de İzmir’de Haçlı ordusunu denize döken dedelerimiz deha komutanın sevk ve idaresinde oraya, “Selahaddin-i Eyyübi ruhuyla” varmışlardı!..
· Haçlı ile işbirliği yapmak...
“Haçlı güçleriyle yüz yıllık hesaplaşmanın”yeni dönüm noktası 15 Temmuz’dur. Soğuk Savaş yıllarının tanıdık yüzü Enver Altaylı’nın tutuklanmasıyla ortaya çıkan gerçek, CIA destekli “Komünizmle Mücadele Derneği” üzerinden 50’li yıllardan itibaren devletimizin bünyesinde oluşturulan “işbirlikçi” unsurların kanlı bir hamlesiyle karşılaştığımızdır. Fetullah Gülen’in 1963’ün darbecisi Talat Aydemir’in askeri, Enver Altaylı’nın ise, aynı darbecinin subayı çıkması bir tesadüf olarak kabul edilebilir mi, hayır!..
ABD-NATO tarafından 50’li yıllardan itibaren “Sovyet tehditine” karşı “derin devletin” içinde oluşturulmuş GLADIO-A ile ona paralel olarak örgütlenmiş, günü geldiğinde cepheye sürülmüş GLADIO-B’nin ortaklığı, Altaylı’nın tutuklanmasıyla kesinlik kazanmıştır. Ruzi Nazar ve yetiştirmeleri 70’lı yılların kanlı konmplolarından sonra 15 Temmuz’da karşımıza çıktı.
Fetullah Gülen’in 15 Temmuz’dan kısa bir süre sonra, 23 Ağustos 2016’da yaptığı, “Haçlı’nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir” açıklaması da asla tesadüf değildir, belli ki, 15 Temmuz’un başarısızlığından sonra arkasındaki emperyalist devletlerin, tıpkı, İzmir’e çıkan Haçlılar gibi bu ülkeye doğrudan müdahalesinin heyecanını yaşamaktadır.
FETÖ’nün ABD-Almanya hattında açıkça koruma altına alınması, onun bu beklentisini güçlendirmektedir.
Oysa, gerçek, bu topraklara dönük “son Haçlı Seferi”nin millet, güçlü liderlik ve vatansever askerlerin ittifakıyla bir kez daha püskürtüldüğüdür.
Emperyalizm, 15 Temmuz’da “bilge millet” tarafından denize dökülmüştür.
Açık ve net söylüyorum: 30 Ağustos ne ise, 15 Temmuz da odur. Millet, büyük komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dedelerinin bu topraklara bıraktığı “tarihi refleks” ile, “emperyalizmin büyük oyununu” bir gecede hem de elinde silah olmadan tarihe gömmüştür.
Ama gevşeme yok!..
Emperyalizmle mücadele uzun soluklu bir kararlılığı gerektirir, dik duracağız!..
BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN-Bu vesileyle, bu topraklar için toprağa düşmüş tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum, gazilerimize acil şifa, yakınlarına yüce Rabbim’den sabır ihsan etmesini diliyor, onurlu milletimin ve büyük acılar çeken Müslüman coğrafyanın bayramını kutluyorum.