Geçtiğimiz 18 ay boyunca Başkan Beşar Esad’ın asi vatandaşlarını katledişini izleyen uluslararası medya, anlaşılabilir şekilde bu katliamın sona ermesi konusunda sabırsızlanıyor. Birçok basın organının, geçen hafta isyancıların Şam’a yaptıkları saldırıyı son hesaplaşmanın başlangıcı olarak görmelerine bu sabırsızlık sebep olmuş olabilir. Elbette durum böyle değildi: İsyancılar rejimin merkezine, dört üst düzey yetkiliyi öldüren ölümcül bir darbe vurduktan sonra bile ellerindeki hafif silahlar, iktidarda kalmak için kendi başkentinin sokaklarında savaşmayı göze alan bir rejimin zırh, ağır silah ve hava gücüyle başa çıkacak durumda değil. Şimdi Halep’in bize nihai çarpışma olduğu söyleniyor. Ama böyle değil. Rejim, tüm olumsuzluklara rağmen yenilgiden çok uzak. Kısa süre önce Suriye’nin iki ana şehrinde gerçekleştirilen isyancı operasyonları için en iyi benzetme, 1968’de Vietkong’lu isyancıların ABD ve onun Vietnam’da desteklediği yerel müttefiklere karşı başlattıkları Tet Saldırısı olabilir.
***
30 Ocak 1968’de Tet yeni ay yılı başlarken, onbinlerce Vietkonglu isyancı bir yıldırım harekatı başlattılar. 100’den fazla köy ve kasabadaki yönetim merkezlerine eşzamanlı operasyonlar yaptılar, başkent Saygon’da, ABD konsolosluğu dahil altı kilit yönetim merkezine etkileyici saldırılar düzenlediler ve yaklaşık bir ay eski imparatorluk başkenti Hue’nun kontrolünü ellerinde tuttular. Bunların yanısıra, Khe Sanh’daki ABD üssünü üç ay boyunca kuşatma altına aldılar. ABD ekranlarına yansıyan bu olaylar Amerikalılar’ı Vietnam savaşının kazanılamaz olduğuna ikna etmek içindi ve gerçekten de o yıl, neredeyse seçildiği anda Nixon Yönetimi, Amerikalılar’ın uzun sürecek bölgeden çekilmeleri sürecini başlattı. Fakat Tet Saldırısı, ABD iktidarının kalelerine ve Güney Vietnam’da desteklediği müttefiklere karşı yapılmış nihai bir saldırı olmaktan çok uzaktı. Vietnamlı gerilla güçleri; çok daha ağır zırhlara sahip, mekanize ve hava destekli ABD güçleriyle bir meydan savaşında aşık atamazlardı. Amaçları siyasi bir mesaj vermekti: ABD ve müttefikleri başarıya ulaşıp Vietkong’u yok edemediler. Çekilen ABD güçlerinin geride bıraktığı Güney Vietnam rejimini silip süpüren son saldırı, ancak 1975’in bahar aylarında gelebildi.
***
Elbette Suriye’deki durum 44 yıl önce Vietnam’dakinden neredeyse her açıdan farklı. Fakat Tet benzetmesi hala geçerli olabilir: Geçtiğimiz haftalarda Suriye’deki isyancılar, rejimin tüm ülke üzerindeki kontrolü tekrar eline alamayacağını veya isyanı güç kullanarak bastıramayacağını kanıtladılar. Pek çok Suriyeli bunu, rejim değişikliğinin kaçınılmaz olduğunun işareti kabul ediyorlar. Bunun farkına varmak, Esad’a çok da sadık hissetmeyen müttefikleri taraf değiştirmeye veya alternatifler aramaya ikna edebilir. Suriye’nin iki ana şehrinde yapılan çarpışmalar rejimi büyük ölçüde zayıflatmış olabilir, fakat henüz sonunu getirmedi.
İsyancılar şu anda ülkedeki büyük toprak parçalarını ve hatta köy topluluklarını ele geçirmiş olabilirler, fakat kilit şehirler rejim güçlerinin elinde veya eldeki silahların dengesizliği düşünülürse, rejim tekrar kontrolü ele alınabilecek durumda. Esad rejimi Halep’teki savaşta ilk kez jet uçakları kullandı. Ve kuzeyde Suriye Kürtler’i çoğu şehirlerinin kontrolünü, rejim güçlerinin onayıyla, Irak’taki soydaşlarının yaptıkları gibi bağımsız bir yerleşim bölgesi yaratma ümidiyle ele geçirmiş gibi görünüyorlar. Bu ihtimal, PKK müttefiklerinin Suriye’deki Kürt bölgelerinde oynadıkları merkezi rolden dolayı Türkiye’yi endişelendiriyor.
Şu andaki güç dengesi, birçok açıdan 80 ortalarındaki Afganistan’ı hatırlatıyor; Sovyetler Birliği ve müttefikleri sadece kilit şehirleri kontrol ediyorlardı. Etkili fakat aralarında büyük ölçüde bölünmüş olan isyancılar, Körfez’deki Araplar’ın, komşu ülkelerin ve CIA’in desteğinden faydalanıyorlardı. Fakat yine de bir yıpratma savaşı söz konusuydu.
Tet sonrasında Vietnamlılar’ın son bir saldırı düzenlemeleri yedi yıl aldı; Suriyeliler’in bu kadar uzun süre beklemelerine gerek kalmayacak. Fakat Suriye’de bir “son saldırı” olmayabilir. Batılı ve Arap güçler, Esad’ın rejiminin hızla devrilmesiyle Suriye’nin ve Arap komşularının uzun, kanlı bir iç savaşa sürüklenerek bölünmelerinin ve bir sonraki hükümet olması için uğraştıkları Suriye Ulusal Konseyi’nin sürgündeki liderliğindeki meşruiyet ve otorite eksikliğinin yaratacağı tehlikelerin farkındalar. Bir kez daha Esad’ın yerine, muhalefetin kabul edebileceği, fakat aynı zamanda güvenlik güçlerini bir arada tutmayı ve Mısır’ın SKYK liderliğindeki geçişine benzer asker idaresinde reform sürecini yönetmeyi başarabilecek bir general veya generaller getirme şeklinde bir çözüm peşinde gibi görünüyorlar.
Şu noktada böylesi olasılık dışı planların göz önünde tutuluyor olması bile, mevcut askeri yenişemezliğin yakın zamanda çözülemeyeceğine dair bir işaret.
* Bu yazı STAR Gazetesi için kaleme alınmıştır.