Soma’da hayatını kaybedenleri Rabbim rahmetiyle ve merhametiyle karşılaşın, hayatını kaybedenlerin yakınlarının, sevdiklerinin ise sabrını artırsın.
Bilirim ne acılar paylaşılır ne de yürekteki yangının bir tarifi vardır.
Anlatılamaz çünkü.
Biliriz aslında yüreğe düşen yangını teselli edecek hiçbir sözün olmadığını... Zahir de sarf edilen tüm teselli ve teskin sözlerin ise batın da acı gerçeğin kabulü olduğunu.
Her şeyi anlatırsınız her şeyi tarif ederseniz de bir acıyı tarif edemezsiniz bir de ağrıyı.
İkisine de dokunulmaz ikisi de tutulmaz; ağrı ve acı.
Soma’ya gidemedim. Yüreğim elvermedi. Madenci bir babanın çocuğu değilim ancak ekmeğini güneş altında kan ter içerisinde kazanan, ‘sivisi olmayan’, ‘bacakları yorgun’ ve ‘elleri nasırlı’ işçi bir babanın kızıyım.
Ne zaman iş kazasında hayatını kaybetmiş birinin haberini okusam, çocukları gelir aklıma, için için ağlarım her okuduğum ve izlediğim habere; arkadaşlarımla oyun oynadığım bir anda yüzümdeki gülümsemenin ‘baban kaza geçirmiş’ haberiyle bölünmesi gelir aklıma.
Ve ‘Babam’ diye sağa sola savruluşum, sabaha kadar hastane kapısında ‘Lütfen Allah’ım babam ölmesin’ diye ağlayışım...
Ben o günden bu yana, şu yaşıma geldim hala en mutlu olduğum anların hep acı bir haberle bölüneceği korkusuyla yaşıyorum.
***
Delik ceplerinden elleri boş çıkan babaların ve o yoksul sofraların ne olduğunu bilen çocuklarız biz.
O evlerde büyüdüğümüz için, o babaların çocukları olduğumuz için, ağıt yakan annelerin evlatları olduğumuz için biliriz.
Acı sadece söz değildir bizim için; en güzel en vurucu en şiirsel cümlelerle anlatmayı bilmesek de o acının ne olduğunu biliriz.
Ama onlar bilmezler/bilemezler.
Onlar derken...
‘Haşmet Babaoğlu’nda yazdığı gibi siyasetçisiyle, medyasıyla, sendikacısıyla topyekün Soma acısının üzerine çullanan siyaset vampirlerini kastediyorum.
Utanmadan yüzlerine yerleştirdikleri acılı, dehşet dolu mimikleriyle, timsah gözyaşlarıyla ve ‘orada’ olduklarının kanıtı fotoğraflarıyla ‘oradan’ yazıyorlar ‘oradan’ bildiriyorlar.
Bildirmiyorlar.
Kolkola girmişler...
Can veren üç yüzü aşkın ve hala toprak altında olan onca insanın bedenleri üzerinden iktidarı yıkma hesapları yapıyorlar.
Gözleri dönmüş insan müsveddesi bu yaratıklar, Soma katilini korumaya alıp, Soma’daki acılı insanların yüreğine su serpmek, acılarını paylaşmak için giden Başbakan Erdoğan’ı hedefe oturtmaya çalışıyorlar.
Yaptıkları yalan haberlerle Başbakan Erdoğan’ın ‘yas şehrinde’ vatandaşı tokatladığı, yumrukladığı algısını oluşturmaya çalışıyorlar.
Hesap soracak konumda olan Erdoğan’ı hesap sorulacak adam pozisyonuna getirmeye çalışıyorlar.
Kısacası Başbakan Erdoğan’dan bir Veli Göçer çıkartmaya çalışıyorlar.
Bunlar gerçekten aşağılık ruhlar.
Bunlara söylenecek tek bir söz dahi yok.
Eğer Soma katili Alp Gürkan gerçekten AK Partiye yakın bir işadamı olsaydı siz asıl o zaman görseydiniz curcunayı.
Ne Soma Holding’in Türkiye’de ve yurt dışında ağırladığı isim isim gazeteciler kalırdı yayınlanmadık ne de birlikte iş yaptığı işadamları...
Ama yok işte.
Soma Maden’in nasıl bir teknolojiyle donatıldığını da bilmem kaç kişiyi günlerce saklayacak ‘nasıl muhteşem yaşam odaları’na sahip olduğunu da Türkiye’nin en güvenilir madenleri arasında yer aldığı haberini de kendileri yapmışlar.
Düzenlediği basın toplantısında utanmadan ‘Üç yıldır madene gitmedim. Haberim yok. Üç ya da dört ay sonra bu kaza olsaydı bu kadar insan ölmezdi’ gibi korkunç sözler sarfeden bu adamı bu katili koruyorlar.
Ve bu katliamın hesabını soracak konumda olan Başbakan Erdoğan’ı hesap sorulacak konuma getirmeye çalışıyorlar.
Bu gazete ve televizyonu olmasaydı emin olun Soma katili Alp Gürkan’a ilişkin ağız ucuyla dahi tek bir eleştirileri olmayacaktı.
Peki hükümete söylenecek söz, hükümete sorulması gereken sorular yok mu?
Elbette var.
Bir kere hiç kimse ama hiç kimse Soma’da yaşadığımız facianın...
‘Kader’ olduğunu ‘takdir-i ilahi’ olduğunu söylemesin...
Gayretullah incinir. Gerçekten incinir.
Şimdilik üç yüzü aşkın insanın hayatını bu şekilde kaybetmesi ne kaderdir ne de takdir-i ilahidir!
Bu bir katliamdır ve o insanların hayatına kastedilmiştir.
Bu katliamda sorumluluğu olan hiç kimse affedilmemelidir.
Soma katili Alp Gürkan ve yetkilileri gözaltına alındılar. Bunlar bir adımdır. Ancak yetmez. Alp Gürkan’dan o madeni teftiş eden müfettişlere, denetimini yapıp rapor yazanlara, hatta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na kadar herkes sorgulanmalı ve hesabını vermeli.
Hatta en ufak bir ihmali varsa acil bir şekilde Çalışma Bakanı görevden alınmalıdır.
Kimsesizlerin kimsesi olan Erdoğan’a yakışan budur.