Türk solu eski rüyalar görmeye devam ediyor. 68 ruhu, gezi ruhu ve saraçhane ruhu diye meseleye bakıyor. Sokağın, isyanın ve meydan okumanın her zaman yeni siyasi değişim ve yeni bir aşamaya geçme olarak anlıyor. Yolsuzluk davası ile ilgili ortaya çıkan sokak eylemlerinden de yeni bir siyasi değişim ve yeni bir siyasi aşama beklentisi içinde.
Ufak sokak eylemlerinden, bazı mitinglerden hemen bir siyasal ütopya üretiyor. Kızgın kitlelere ve hoşnut olmayan çevrelere bu ütopya servis ediliyor hep. Kendisi gibi düşünenlere gerçek olmayan gerçek olarak gösteriliyor. İdeoloji böyle bir şey. Gerçeği kırar, çarpıtır. Başka biçimde gösterir. İnsanı körleştirir.
Demokraside elbette miting ve gösteri hakkı var. Muhalefet etmenin yöntemlerinden biridir. Anayasal güvencesi var bunun. Bizim anayasada da geçer. İnsanlar gösteri ve toplantı yapar. Kamuoyuna kendilerini anlatırlar. Ancak aynı zaman da anayasada kamu güvenliği, şiddetten uzak durma, çevreye zarar vermeme şartları da sıralanır. Hiçbir gösteri ve miting anayasal olarak bunları ezip geçemez.
Saraçhane'de olan gösterilerde muhalefetin kendisini temsil etme kadar vandallıkla da karşılaştık. Tarihi eserleri kırıp dökme, küfürler, polise yönelik şiddet tutumları yaşandı. Miting hakkı başka pratiklere de sarktı. Üstelik mitingi süreklileştirerek sokaktan iktidar değiştirme yolu üretme arayışları da gündeme geldi. Hatta bazı akademisyenler bunu "iktidarın değişmezliği" karşısında bir hak olarak bile savundu! Demokraside iktidarın nasıl değişeceğinin yolu bellidir. Sandıkla gelinir ve sandıkla da gidilir. Nitekim birçok büyük şehirde iktidar, yerel iktidarları devretti kazanan tarafa. Hatta "bunlar iktidarı bırakmazlar" öngörüsünü de boşa çıkardı.
Siyaset, sokakta mitingleri süreklileştirilerek yapılamaz. Vandallığa dönen tutumlarla da demokratik siyaset olmaz. Sol siyasal ütopistler, fikir üretip dursunlar. Taksime de "Taksim komünü" demişlerdi. Oysa Taksimde vandallıkla karşılaştık. Ancak vandalizm aşıldı. Huzur ve sükûnet sağlandı. Demokrasi yoluna devam etti. Seçimler oldu, yerel düzeyde ciddi iktidar değişimleri gerçekleşti. Türkiye yoluna devam etti.
İmamoğlu'nun yolsuzluk soruşturması süreci devam ediyor. İhalelere fesat karıştırmak, suç örgütü oluşturmak gibi suçlamalar var. Mahkeme bu konuda kesin kararını verecek. Ancak bu hukuksal sürecin siyasal sonuçlarını görüyoruz. Demokrasi, otoriterlik, iktidar değişimi yorumları yapılıyor. Sokakla ve İmamoğlu yolsuzluk davasından mağduriyet üretiliyor.
Türk solunun rüyaları bitmez! 68 ruhunu taklit eder, terörü meşrulaştırır. 1980 öncesi Türkiye'deki 68 dalgası sol üzerinden şiddet ve isyan olarak yansımıştır. Gezi olaylarında yaşanan şiddet ve meydan okumalarını Paris komününe benzetir. Saraçhanedeki gösterilerden de yeni bir devrim devşirmeye çalışır. Ama artık göreve çağıracak zinde güçleri de yok. "Demokratik devrim" safsatasının tarihi çoktan geçti. Devrimler Çağı epeyce geride kaldı.
Türkiye'de sol siyaset değişen çağı algılayacak bir bilince de sahip değil. Bu nedenle geçmiş üzerinden bugünü okumaya devam ediyor. Bir yoksuzluk davasından ve bir mitingden devrim umuyor. İktidar değişimini için yeni siyaset, yeni ufuk ve yeni projeler arama zahmetine girmiyor. Kesin inançlı bilinç tembelliğiyle daha çok rüya görmeye devam edecek!