ORUÇ aylarını unutulmaz kılan olaylar vardır. Birkaç yıldır benim aklımda sokak iftarları yer ediyor, bir de bazı toplu iftarlar.
AK Parti Konak örgütü, Eşrefpaşa Keresteciler Sokağı’nda bir iftar düzenledi. İlknur Denizli ile beni de çağırdılar. İftardan biraz önce gittik bu meşhur sokağa. ‘Aman Allahım!..’ dedim kalabalığı görünce. Uzun sokağın bir ucundan diğerine yürümek neredeyse imkansız. Baktık yemek dağıtılan tek bir nokta var. ‘Eyvah’ dedi İlknur Hanım, ‘Herkese vaktinde ulaştırmak zor’. Biraz öyle oldu, ama herkese yetti. İnsanlar yemekten çok bir arada olmayı seviyorlar. Yürekler toplu çarpınca topluluğa bir güven geliyor. Sahiplenme duygusu artıyor. Bu tür organizasyonlar çocukların hafızasında her zaman anlatacakları bir anı olarak kalıyor.
Kemalpaşa’da da aynı duyguları yaşadım. İftar öncesi birkaç ev ziyareti yaptık. Engelli bir kızımızın ailesiyle tanıştık. İrsî bir hastalığın pençesindeydi yavrucuk... Ailenin bir çocuğu aynı hastalıktan daha önce vefat etmiş. Bu tür durumları önceden tespit edip aileleri uyarmak için çalışan ve çok detaylı programlar uygulayan Sağlık Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kapsamı genişletmeli. Engelli doğumunu önlemek, engelli çocuklarla uğraşmaktan çok daha kolay olsa gerek. Kırmızı Değirmen’de partideki arkadaşlarla açtık oruçlarımızı. Hızlı bir teravihten sonra merkezdeki Çınaraltı’na yerleştik. Kemalpaşalılar olup biten her şeyi iyi tespit etmişler. Toplumu ilgilendiren her şey onların dilinde. Çınaraltı’ndaki tarihi çeşmenin Belediye tarafından kaldırılmasına kızan ateşli bir Kemalpaşalı, bizi, ‘Tarihimizi istiyoruz’ diyerek uğurladı.
Bergama İlçe Başkanı Raşit Ürper ve Emin Kılavuz benim kırk yıllık arkadaşlarım. Emin ile Raşit Bey’i arayıp ‘İftara geliyoruz’ dedik. Nazmi Kalyoncu da katıldı bize. Önce Bergama’da kısa bir sohbet, ardından Ayaskent...
İftar öncesi Ayaskentliler ile konuştuk. Domates ve pamuk en öncelikli konularıdır bu sohbetlerin. Ürünlerin katma değerini arttırarak pazarlanması gerektiğine hükmettik. İki noktadan yapılan yemek dağıtımı her şeyi tam bir düzene koymuştu. Yemek kuyruğuna girdik. Raşit ve Nazmi Beyler’e, önüme geçip kaynak yapmayın diye takıldım. Sonra baktık çocuklar var, onlara kaynak izni verdik, ama yine de hak hukuk konusunda kısa bir nutuk çekmeden olmazdı. İftardan sonra katılanlara teşekkür edilmez mi? Hem Raşit Bey konuştu, hem ben. Meydanda çaylarımızı içerken vatanı da kurtarmayı ihmal etmedik.
Kanal35, geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Ramazan’da çok aktif. Kanalın sahibi Ahmet Küçükbay, burayı hem bir okul olarak görüyor, hem de örnek bir kanal olması için çırpınıyor. Yaptığı maddi manevi fedakarlık kaleme gelmez. ‘Bay’, aslında bey demektir. Ahmet Bey de öyle ‘Küçük’ bir bey değildir. Hatta ‘Sultan’ dense yeridir. Bakın niçin: Mevlevi ayinlerinde üçüncü selamın sonundaki ilahiyi hatırlayalım: “Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre/ Yoksul ise bay olur, bay ise sultan olur.” Sultan Veled, Mevlâna’nın oğludur ve ilahide imanın bir sembolüdür. Genel Müdür Nurettin Memur, soyadına bakmayın, işi memur zihniyetiyle götürmüyor, herşeyiyle sahipleniyor. Kanal35 her yıl Ramazan ayını İzmir’in bir köşesinden yaptığı yayınlarla değerlendiriyor. Bu yıl Örnekköy civarındaki Seyirtepe’den yayın yapıyorlar. İzmir’in damı gibi bir yer burası. Bütün Körfez ayağınızın altında. Körfez’in güzelliğini beton yığını binalar gölgeliyor. Gün ışığında ayrı bir güzel bizim körfez, ışıklar altında ayrı bir güzel. İftardan önce biraz sohbet var yayında, sonra nefis ilahiler ve şarkılar. İftardan sonra da bir konukla orucun ruhuna uygun bir sohbet daha...
Bir gün de ben katıldım bu sohbete. Orucun toplumsal boyutundan söz ettik. Dayanışma, kardeşlik, yardımlaşma önemli dedik. Biraz da kitaplara dair konuştuk. ‘Önce Kur’an’ dedik. ‘Okumak önemli dedik. Olan biteni anlamak, olacakları kestirebilmek için her şeyi okumak gerekiyor’ diye de noktayı koyduk.