Batı dünyası ile Moskova arasındaki ipler “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez…” ifadesiyle başlayan argümanlarla iyiden iyiye geriliyor.
İngiltere’nin güneyinde bulunan Salisbury’de bir bankın üzerinde genç bir kadın ile babasının baygın halde bulunması, tıpkı Avusturya-Macaristan veliahtı Franz Ferdinand’ın öldürülmesi ile 1. Dünya Savaşı arasındaki ilişkiyi hatırlatır bir konu başlığı oldu.
Yıllarca Rus istihbaratı içinde Batılı gizli servislere çalışan çift taraflı bir ajan olan 66 yaşındaki Sergei Skripal ile kızı Yulia’nın İngiltere’de sinir gazı ile saldırıya uğramalarının üzerinden geçen her gün, eski defterlerin yeniden açılma ihtimalini gündeme getiriyor.
Londra tereddütsüz bir şekilde Rusya’yı suçladı, Rusya tereddütsüz bir şekilde bu iddiaları reddetti.
Rusya’ya karşı birinci karede harekete geçen dört ülke, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya da, refleksleriyle yıkıldığını sandığımız demir perdenin aslında orada dimdik durduğunu göstermiş oldular.
Eski defterler açıldıkça, eski anlaşmalar da sorgulanmaya başlandı.
Soğuk savaşın sona erdiğinin sanıldığı 1990’ların başından itibaren NATO ile Rusya arasındaki hiçbir zaman giderilmemiş olan karşılıklı düşman algısı daha okunur hale geldi.
Batı, Salisbury saldırısını açık bir meydan okuma olarak görüyor. Avrupa şehirlerinin göbeğinde yasaklanmış kimyasal silahlarla muhaliflerini, ajanları ortadan kaldırmaya cüret eden bir Rusya, BM’de de öncelikli konu oldu.
Kudüs, Gazze, Arakan konusunda Türkiye’nin girişimleri olmadan parmağını kıpırdatamayan, kıpırdatmayan BM Güvenlik Konseyi, iş İngiltere-Rusya krizine gelince acil toplandı.
Şimdi ilk etapta karşılıklı önlemler alındı. Önce İngiltere, ardından Rusya karşı tarafın 23 diplomatını sınır dışı etti.
Geride bıraktığımız Cuma günü ivme kazanan diplomatik gerilim tırmanışı Cumartesi günü de devam etti. Önümüzdeki haftaya, (ABD’deki Rusya soruşturmasıyla paralel olarak daha da ilginç hale gelen) bu gerilim tırmanmaya devam edecek.
Küresel ölçekte ve diplomatik ilişkilerimizde yaşanan önemli gelişmeleri kısaca hatırlayalım.
Bir köşede ABD Başkanı Donald Trump ile henüz birkaç ay önce savaşın sınırına geldiği algısı oluşturulan Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un’un görüşme hazırlıkları sürüyor.
Hemen sınırımızda Zeytin Dalı harekatı, Afrin operasyonu tüm hızıyla devam ederken, bu coğrafyanın iki önemli aktörü Rusya ve ABD, Londra’nın itelemesiyle gerilim güzergahında ilerlemeye devam ediyor.
Bulgaristan’ın Avrupa Birliği (AB) dönem başkanı sıfatıyla planladığı Türkiye-AB zirvesi için geri sayım sürüyor. Bir süredir donmuş olan ilişkiler için 26 Mart’ta Varna’da yapılacak olan zirve bir umut huzmesi sunuyor.
Türkiye, Suriye ve Irak’taki odaklara karşı terörle mücadele ederken ve olası tehditleri bertaraf edip sınır güvenliğini garantiye almaya çalışırken, bir yandan da Avrupa’nın göbeğinde vatandaşlara yönelik olarak gerçekleşen terör saldırılarına karşı harekete geçmiş durumda.
Askeri cepheler, diplomatik müzakere masaları, hortlamaya başlayan soğuk savaş hayaletinin belirginleşmesiyle güncellenecek belki de.
Yeni fotoğrafta, Türkiye’nin önemi daha fazla artmış olacak.
Bu fotoğrafın adı elbette yeniden “soğuk savaş” olmayacak ancak küresel sisteme format atılacak sanki.