ABD Başkanı Trump’ın “Orta Doğu’da barışı sağlamak için Erdoğan’la konuşacağım” demesi, zamanlama açısından anlam ifade etti. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la telefon görüşmesi haberinin basına yansıyan fotoğraflarında, özellikle Çanakkale Savaşında son neferine kadar şehit düşen 57. Alay’ın sancağı, mevcut tabloda içerdiği mesajla, ondan daha da büyük anlam ifade ediyor.
Üstüne, bu görüşme sonrası Kremlin reaksiyonunu dile getiren Peskov’un kullandığı PYD-YPG konusundaki Türkiye frekanslı beyanı, geldiğimiz noktada durum tespiti için ciddi veri oluşturmakta.
Soçi zirvesinden sonra gelişmelere bakıldığında, Türkiye ağırlığı siyasi renge yansıdı. Trump’ın Soçi sonrası devreye girmesini, şimdilik niyet okuyuculuk şeklinde yorumlamak zor. Nedeni basit! Mazideki olumsuz olan tüm eylemlerin yeni sayfada temize çıkarılması için söylem modundan yeni eylem moduna geçildiğine şahitlik etmemiz şarttır. Vietnam’da, “Suriye konusunda ABD ile Rusya anlaştı” beyanı devreye girdiğinde yazmıştım. Maksat, süreci sabote etmek! Nitekim ki şu anda geldiğimiz noktada, anlaşan tarafların Rusya-Türkiye-İran olduğu görülmekte. Bu dönemde Trump’ın itirafı, yeniden sürece dâhil olma gayreti olabilir. Burası doğru. Lakin bu sürece, söylem üzerinden dahil olmak biraz zor gözüküyor. Eyleme dönüşen tavırlarla bu mümkün gözükmekte. İşin zor tarafı Amerika sadece Türkiye’yi değil, süreçte esas aktöre dönüşmüş Rusya ve İran’ı da ikna etmek zorunda. Meselenin kritik evrede olduğu, buradan belli! ABD; Rusya’ya savaş modunda, İran’ı darmaduman edecek havasında, her geçen gün ilişkileri bozacak adımları ile Türkiye’nin sinir uçlarını zorlamakta. Bu durumda kapısına gidecek, şimdilik Türkiye gözüküyor. En azından ipleri tam koparmadı. Böyle bir durumda, Türkiye’nin adımları önem arz ediyor.
Meselenin sadece Suriye ile kısıtlı kalmayacağını, Mısır’daki patlama ile daha net anlıyoruz. İsrail’in; Orta Doğu’daki savaş ortamını, kendi istikrarını tamamlayana kadar sürdüreceği nettir. Hal böyleyken Trump’ın twitter mesajları, fiili adımlar olmayana kadar, hiç bir güven notu taşımamaktadır.
Bu arada Rusya’daki Ermeni ve Yahudi lobisi temsilcilerinin ve etkisinde olan medyanın, Soçi zirvesinden çıkan sonuçları, ısrarla devrilen sandalye üzerinden yorumlama gayretine girdi. Açık söylemek gerekirse bu diplomatik yorumdan ve analiz kabiliyetinden yoksun duruştan ziyade, meseleyi basit olaylar üzerinden, büyük resimdeki başarıyı karalama gayreti olarak yorumlamak lazım.
Soçi’deki önemli sonucu, kaza ile devrilen sandalye üzerinden Putin’in başarısı olarak görmenin, bir durumu tespit ettiği aşikârdır. Türkiye tezleri ve Erdoğan’ın istikamet aldığı yol sonuç vermekte. Aksi takdirde bir sandalye devrilmesini, Soçi’deki hayati sonucun üzerine çıkarma gayreti, yorumun bu kadar komik olmasına rağmen, ısrarla devrede tutulmazdı.
Suriye konusunda, Trump’ın nasıl bir yol tercih edeceğini, terör örgütleri konusundaki adımları belirleyecek. Dahası da var. Trump’ın iç çekişmelerden nasıl kurtulacağı da, olayların rengini etkileyecektir. Trump, gerçekten de bağımsız olarak hareket etmek istiyor mu?
Burada bağımsızlık içeriği, sadece Amerika’daki kurulu düzen dayatmalarında saklı değil! İsrail ve ona bağlı lobi gücünün de Trump üzerindeki etkisi, bağımsızlık rengine ciddi etki etmektedir. Dolayısı ile Amerika’daki iç çekişmelerde; Trump’ı destekleyen güçlerin içerisinde, İsrail gücünü de eklediğimiz baskının da derinliğini ölçmemiz lazım. Bu durumda Trump’ın durumu ve söyledikleri, bir kaç defa analize tabi tutulmalı.
Esad’ın; Soçi zirvesi Putin’le görüşmesi, onun yanı sıra Esad görüşmesi öncesi Putin’in, Katar Emiri, ABD Başkanı, Suudi Arabistan Kralı ve İsrail Başbakanı ile telefon görüşmesi yapması, dengenin halen devrede olduğu, lakin etki gücünün Türkiye-Rusya-İran arasındaki üçlü anlaşma motifine daha yakın olduğuna işaret etmekte. Diplomatik kanalları sonuna kadar açık tutma yeteneği, sahada da, masada da, tarafı güçlü kılar. Ordu gücü ise bu tarafı vazgeçilmez yapar. Tam da bu gelişmeler sırasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kaç gün önce kullandığı “Türk Ordusuna yapılan her saldırı şahsıma yapılır” kabul ediyorum cümlesi ve “Türk ordusu hain unsurlardan temizlendi” mesajı, Türkiye Devleti’nin kararlı duruşunun, dışarıya net anlatımı oldu.