Gençliğimizin o müthiş hüzünlü sesi; “Nothing compares 2U...” diye ağlarken hepimizi derinden etkilerdi Snead O'connor. İnişli çıkışlı bir hayat sürdüğünü, muhalif kişiliğini uzaktan uzağa da olsa hep takip ederdik. Güzel haber en sonunda geldi... O'connor artık Müslüman olmuştu, ismi Şüheda idi... Bunu öğrendiğimde heyecan ve sevinçten ağladım, hemen kız kardeşimi arayıp haber verdim, sabaha kadar uyuyamadık dersem abartmış olmam, tüm eski şarkılarını dinledik, hakkındaki son videoların, güncel bilgilerin hepsine ulaştık... Allah onun hidayetini bereketlendirsin, çevresinde onun dostu olacak güzel müslümanları hep var etsin..
Ertesi sabah kalktığımızdaysa hiç tahmin etmediğim başka bir tartışmanın olduğunu gördüm. İslami kesimin bazı önemsediğim yazarları, bu haberi sevinçle karşılayanları, hafif tertip tenkit ediyorlardı. “Beyaz ve Batılı” kadınların müslüman oluşları niçin başka kimselerin müslüman oluşlarından daha önemli olsun ki diyorlardı... Hatta bunun bir aşağılık kompleksi olduğundan söz edenler, sevineceğinize bu dönüşüme katkınız oldu mu diye soranlar, bıktık sizin bu batı hayranlığınızdan diyenler... Tam bir şoktu yaşadığım. Yahu, insan evvela bir tebrik eder hayırlı olsun der.
Çok genel ve kaba saba bir parantez değil mi “beyaz ve batılı kadın” vurgusu... Bizim hep eleştiregeldiğimiz “doğu” ve “Müslüman” kadını hakkındaki ön yargılı yaftaların, indirgemelerin, kalın ezberlerin çok benzerini, biz de yapmış olmuyor muyuz? Geçen yüzyıl için batı ve doğu çok daha ayrı kamplardaydı... Ama şimdilerde hızlı küreselleşmenin yol açtığı başka bir dünya dönüyor. Eskiye oranla daha kutupsuz, daha melez, insanların daha içe dönük yaşadıkları, tarihi ve büyük anlatıları paramparça ettikten sonra, yepyeni boşluklar ve yepyeni mistik arayışlarla kuşatılmış bir zamana geldik dayandık...
“Hidayet” konusunda hiçbir çabamız yok. Herhangi bir hazırlığımız da... Hidayet romanlarını biraz da küçümseyerek adlandırdığımızın dışında, hidayet, Türkiye'ye tatile geldikten sonra müslüman olan rus kızların haberi, o kadar... Oysa Şüheda, bu konudaki tüm boşluklarımızı da yüzümüze vuruyor. Geçtiğimiz Ramazan ayını ABD'de öğrenci olan oğlumun yanında geçirdim. Orada her Cuma günü, Müslümanlığa giren gençleri gördüğümde kalbim sızladı. Hem çok iftihar etim hem de bu benim hiç bilmediğim bir şeydi. Oysa Endonezya ve Malezya'da sadece bu konuya hasredilmiş iki üniversite vardı. İslamı öğrenmek isteyen veya yeni İslama girmiş kişiler bu okullarda temel bilgileri alıyorlardı, bizdeki ilahiyatlara benziyor, ama aynısı değil... Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Ali Erbaş'a da ifade etmiştim. Bizim dünyadaki manevi arayışlara cevap verecek eğitim merkezlerine acilen ihtiyacımız var...
Şüheda Hanım, ses sanatçısı, musıki onun kişisel yolu olduğu için ezanı şerifi tüm kalbini doldurarak okuyor. Ne var ki bu da tartışmaya sebep oldu hemen. Kendisini kınayanlara cevapta gecikmedi Şüheda Hanım; “Kur'anda kadının ezan okumasını engelleyen hiçbir ayet bulamadım. Erkeklerin kurallarını uygularsam, Allah’ın kurallarını uygulamamış olurum, şirke girerim” demiş... Bize garip ve gereksiz gelen bir soru, İslama yeni girmiş birisi için gayet önemli olabiliyor. Sabırlı, sevecen ve açıklayıcı olmalıyız.
Kur'an-ı Kerim'i yazılı bir kitap olarak okuyoruz. Resulullah efendimizin hayatını örnekleştirmeden Kur'an’ın belki zahirini okuruz ama ruhunu anlayamayız. Kur'an’ın bize sunduğu toplumsal yaşam ve şehir hayatının, Resulullah Efendimiz tarafından inşa edildiği gerçeğini ıskalarsak, Kur'an soyut bir öğreti haline gelir. Bir medeniyet olarak İslam'ın geleneğini kuran, sünnettir. Sünnet, İslamı yeni öğrenenlere kanat gerecek en güzel bir şefkat evidir...
Hidayet ritmine eşlik etmek, görüyorsunuz ya, emek ve sabır istiyor...