Asansörde 2 kişi olsa.., ve bunlardan biri yellense.., her ikisi de kimin yellendiğini bilir!...
İmralı tutanaklarının sızması da böyle bir şeydir...
Orada bulunanlar BDP'li vekiller ve MİT...
Her iki taraf da kimin sızdırdığını biliyor!..
Biz ne kadarını biliyoruz peki?...
Oslo görüşmelerinin sızdırılmasıyla zor duruma düşen MİT'in, açıktan yürütülen bu süreçte ne kadar temkinli olacağını tahmin edebiliyoruz...
Müzakere sürecinin akâmete uğramaması için sızmalara karşı her türlü tedbirin alındığı da kesin...
Ama sızdı işte!...
Görüşme tutanağı dedikleri, Öcalan’ın mektup içeriğinin dışında bazı kurum ve kişileri hedef alan, ‘müzakere ediyoruz ama kuyruğumuz dik’ mesajları içeren irticalen yaptığı bazı değerlendirmeler...
Yani aslında sızdırılan o konuşmaların, barış için planlanan yol haritası için hiç bir kıymeti harbiyesi yok...
Ama bu sızdırmanın, halkı tahrik etme, kafaları bulandırma ve umutları köreltip barış sürecini akamete uğratmaya yönelik bir sabotaj olduğu da çok açık...
Peki sızdıran kim?...
Asansördeki diğer kişi!...
Barış sürecinden rahatsız olan ve terörün bitmesini istemeyen BDP’nin ve PKK’nin içindeki o damar...
Habur’da provokasyonu planlayan, Oslo görüşmelerini sızdıran, Paris’de PKK’lıları infaz eden,
ne zaman barıştan söz edilse, bombalayan kurşun sıkan o damar...
Ama bu sefer işleri biraz zor... O kadar çok tecrübe yaşandı ki, planladıkları provokatif eylemler artık hedefine ulaşamıyor...
Umarım bu da boşa çıkacaktır...
Tabii bir de bu sabotaja payanda olan Milliyet var...
Habercilik yapmışlar.., halkın vicdanı olmuşlar!..
Bir haberi sadece haber değeri var diye sorumsuzca ve umarsızca yayınlamak iyi gazetecilik demek değildir...
Şimdi kimse bana basın özgürlüğünden dem vurmasın!...
Hele Milliyet hiç konuşmasın...
Vakti zamanında paşalar sizi çağırıp atacağınız manşeti söylediğinde, halkın vicdanı aklınıza geliyor muydu vicdansızlar!...
Pek değişmediniz zaten Babıalî’nin ilkeli gazetecileri!...
O zaman da provokasyon peşindeydiniz, şimdi de!...