Erbil’de, Süleymaniye’de, şurada burada gezdirilen İsrail bayraklarından rahatsız olmayan liberal İslamcılarımız, Peşmerge’nin Kerkük’ten çekilmesi üzerine “İran emperyalizmi” lafını dillerine dolamaya başladılar.
Bu mahallenin adamları bunlar.
Memlekette “İrancı” kıtlığı çekildiğinde, boşluğu bunlar dolduruyordu...
Kurdukları yayınevleri...
Bastıkları kitaplar...
Çıkardıkları dergiler...
İran devrimine sempati oluşturma çalışmaları...
Bu çalışmalara destek vermeyenleri ya da mesafeyle bakanları en ağır sözcüklerle tekfir etmeler...
Hepsi de bu arkadaşların mamulâtıydı...
Şimdi karşılarına çıkan herkese “Safevi ajanı”, “Haşdi Şabi militanı” etiketini yapıştırıyorlar!
Neden?
Barzani’nin “bağımsız Kürt devleti” kurma girişimlerine karşı çıkıyorlarmış ve “belli bir yerden sonra” Perinçek-Bahçeli çizgisiyle buluşuyorlarmış. (Biraz cesaret bulsalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da “Safevi ajanı” diyecekler. Esasında diyorlar... “Sinsi” oldukları için, bunu örtülü sözcüklerle ifade ediyorlar.)
Öyle ya, apaçık bir İsrail-Amerikan projesi olan ve İsrail tarafından da “hararetle” desteklenen oldubittiye (Kerkük ve Tuzhurmatu gibi tartışmalı bölgeleri de “ilhakla” istikbaldeki devletin sınırları içine katacak oldubittiye) ses çıkarmamalıyız. Kerkük’ün özel durumunu tartışmamalıyız. Kerkük’teki PKK-PYD varlığına itiraz etmemeliyiz. Bölgenin demoğrafik yapısını değiştirme çalışmalarına göz yummalıyız...(İlginçtir;“Amerikan emperyalizmi”nin bölgede tasarladıklarına bakma gereği duymayan liberal İslamcılarımız, Türkiye’nin üniter yapısı için tehdit oluşturmayan/oluşturmayacak İran’ı “resmî düşman” olarak tanımamızı istiyor. Hakikaten çok ilginç!)
Perinçek-Bahçeliçizgisinin (böyle bir çizgi mi vardı?) bölge için ne öngördüğünü, kimlerin bu çizgiyle buluştuğunu bilmiyorum ama Ankara’nın baştan beri söylediği şey aynı:
Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin “referandum” kararı iyi kötü istikrara ulaşmış bölgeyi karıştıracak ve yeniden “şiddet”i davet edecektir.
Nitekim böyle oluyor...
Bölgede, Barzani’nin kulak arkası ettiği “gerçeklere” dönüldü...
Dünkü yazımda da dilim döndüğünce anlatmaya çalışmıştım:
Hep yüksek volümden konuşan ve “savaşırız” diyen Barzani, Kerkük ve Tuzhurmatu gibi “tartışmalı” bölgelerden tek kurşun atmadan çekildi.
Muhtemeldir ki, aldığı yüksek güvencenin rahatlığıyla tehdit diliyle konuşuyordu ve (hiçbir zaman Kürt bölgesi olmamış, farklı etnik unsurların yaşadığı) Kerkük’le Tuzhurmatu’yu ilhak edebileceğini düşünüyordu ama hem dünya konjonktürü, hem de bölgenin gerçekleri farklıydı.
Bölgede giderek yükselen Arap ve Türk milliyetçiliği, sadece mezhepçi yordamlarla kalkışan İran’ın “tehlikeli” yayılmacılığı, IBKY muhalefetinin “çarşı karışsa da” mantığıyla sürekli pozisyon değiştirmesi ve bu pozisyon çerçevesinde (dünkü “kadim dost Barzani”ye karşı) Irak Merkezi Hükümeti’yle “kırıştırmaya” başlaması ve “iç savaş” tehlikesi bu “gerçekler”den bazılarıydı.
Barzani dün bir açıklama yaptı ve tek kurşun atmadan boşalttıkları Kerkük’e Peşmerge birliklerini sokacaklarını söyledi.
İşte size “özlenen” ve “beklenen” iç savaş...
Barzani’nin mukadder akıbetini derin bir hayal kırıklığıyla karşılayan ve yenilginin faturasını Ankara’ya ödetmek isteyen (bütün olup bitenlerden Erdoğan’ı sorumlu gören) liberal İslamcılarımız bu sonuçtan memnunlar mı?
Daha çok kan aksın...
Daha çok Kürt ve Türkmen ölsün...
Bu mu?
Sizin “stratejik aklınız” iç savaştan başkasına çalışmıyor mu?