Birbiriyle alakası olmayan ve birbirinden çok farklı şeylerin karıştırılmaması gerektiğiyle ilgili olarak "Elmalarla armutları aynı kefeye koymak" diye güzel bir deyim vardır Türkçemizde. Hatta bu deyim matematiği yeni öğrenmeye başlayan ilkokul öğrencilerine X ve Y'nin aynı kefede değerlendirilemeyeceğini anlatmak için de kullanılır.
Ramazan'ı yaşamaya çalıştığımız bugünlerde, güzel ülkemde elmalarla armutları aynı kefeye koymak suretiyle bazı şeyleri değersizleştirmeye çalışanlar da var.
İnsanların hayatında özel öneme sahip olan günler olduğu gibi toplumların hayatında da özel günler vardır. Ramazan-ı Şerif ayı, İslam toplumunun bu özel zamanlarından birisidir.
İnsanlığı, içine düştüğü cahiliye döneminden çekip çıkaran mukaddes kitabımız Kur'an-ı-Kerim bu ayda indirilmeye başlanmıştır.
İnsanoğlunun ufkunu karartmış olan bilgisizlik, cehalet, dalalet ve vahşet bulutları bu ayda indirilen Kur'an-ı Kerim sayesinde dağılmaya başlamıştır. Onun evrensel mesajıyla cehaletin yerini bilgi, haksızlığın yerini adalet, düşmanlık ve nefretin yerini de dostluk ve sevgi almıştır.
Ramazan ayının bu özellikleri Kur'an-ı Kerim'de şöyle belirtilmiştir: "Kur'ân-ı Kerim; insanlar için safi bir hidayet ve doğruyu yanlıştan ayıran açık belgeler olarak Ramazan'da indirildi." (Bakara 185)
Ramazan ayının kutsiyeti bizzat Allah tarafından belirtilmiştir.
Ramazan ayı, içerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi'ni barındırmaktadır. Bu gecenin hususiyeti yine Allah tarafından "Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır." (Kadir 2) diye belirtilmiştir.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) "Ümmetim Ramazan'ın faziletini tam olarak bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederlerdi." diye övdüğü bu ayın faziletleri ve büyüklüğü saymakla bitmez.
Ramazan ayının büyüklüğünden bihaber olan bazı nadanlar ülkemizde; Ramazan, Pesah ve Paskalya'yı aynı kefeye koyma gafletini gösterdiler.
Hele ki Ramazan ayı gibi barış ve esenliğin sembolü bir ay ile son zamanlarda vahşetin gerekçesi hâline getirilmiş Pesah aynı cümle içinde bile zikredilemez.
Yahudilerin Mısır'dan çıkışını anmak üzere kutlanan Pesah, 1967 yılında Kudüs'ün işgal edilmesiyle nitelik değiştirmiş ve farklı bir şekilde kutlanmaya başlanmıştır. 1967 yılından itibaren Mescid-i Aksa'da yapılan katliamlara bakıldığında; neredeyse hepsinin Pesah günlerinde işlendiği görülecektir. 2017 yılında Pesah günlerinde Mescid-i Aksa'ya giren dört yüz Yahudi burada eğitim gören öğrencilere ve mescit cemaatine yönelik şiddet olaylarıyla bu kutsal mekânı işgal etmeye çalışmışlardır.
Arama yapıldığında henüz birkaç gün önce servis edilmiş haberleri dahi görmek mümkün:
"İşgalci İsrail'de kutlanan Pesah bayramları nedeniyle işgal güçleri Filistin'de terör estiriyor."
"İşgal güçleri sözde bayramı bahane ederek birçok şehri abluka altına aldılar."
"Pesah Bayramı'nda Mescid-i Aksa'ya baskın çağrılarına her gün bir yenisi ekleniyor!"
Barış ve esenlik ayı ve bin aydan daha hayırlı olduğu Allah tarafından Kur'an'da söylenen Ramazan-ı Şerif ile, 1967 sonrası Kudüs'ün işgal edilmesiyle, niteliğiyle oynanan ve şiddetin aracı haline getirilmiş Pesah'ı aynı kefeye koymak ancak cehaletle izah edilebilir. Ve maalesef bu cehaleti, adını zikretmek istemediğim bir kahve (kafe) zinciri sergileme gafletinde bulunmuştur.
Peygamberimiz Medine'ye hicret ettiklerinde, Medinelilerin kutladıkları iki günleri vardı. Peygamberimiz; "Bu günler nedir?" diye sordu. Medineliler; "Biz cahiliye döneminden beri bu günlerde eğleniriz." dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz; "Allah size, o iki gün yerine daha hayırlı iki bayram vermiştir. Bunlar Ramazan ve Kurban Bayramlarıdır." buyurmuştur.
Kimsenin kutsalını, bayramını yarıştırmak sevdasında değiliz. Oysa zikrettiğimiz gibi "elmalarla armutlar aynı kefeye konmaz."
Kudüs'te, Pesah bahane edilerek Mescid-i Aksa'da Müslümanlara yapılan fiziki bir kuşatma; İstanbul'da, kutlama maksadıyla dahi Ramazan ve Pesah'ı müsavileştirme çabasıysa zihinsel bir kuşatmadır.