Ekmeleddin İhsanoğlu iyi bir insandır mutlaka. Karısına, çocuklarına sövüp saymaz; el kaldırmaz. Komşularıyla iyi geçinir, insanlarla kavga etmez, sesini bile yükseltmez Allah bilir. Ancak Cumhurbaşkanlığı adaylığı, kötü bir terzinin elinden çıkmış palto örneği sırıtıyor üstünde. Hani bazı oyuncular vardır, filmi izledikten sonra arkadaşınıza döner “yahu falanca olmasa bu film çekilebilirdi...ama ondan esas oğlan olmamış...” dersiniz ya? Hah işte Ekmeleddin Bey için de bunu söyleyebilirsiniz: “Ağabey senden herşey olur belki de esas oğlan olmaz!”
Oynadığı film sesli çekiliyor. Yani film bittikten sonra biri stüdyoya girip onu seslendirmeyecek. O nedenle repliklerini iyi ezberlemesi şart. Örneğin Mehmet Akif’ten söz edeceksen onun en çok bilinen eserini, İstiklal Marşını belleyeceksin ki Çanakkale’yle falan karıştırmayasın. Sonradan Rutkay Aziz mikrofonun önüne geçip, “Korkma Sönmez Bu Şafaklarda..” diye toparlayamaz. Size verilen senaryo gereği Atatürk’ten söz etmeniz gerekiyorsa da “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” gibi herkesin bildiği bir sözü söylerken kem küme sarmayacaksın. Rutkay Aziz yok hocam!
Asıl sorun sizde değil beyefendi. Asıl sorun sizi adaylığa ikna edenlerde. Onlar kendi repliklerini sür-git karıştıran, ana dillerini katleden, kırk yılda bir de olsa şiir söylemeye falan kalkıştıklarında Turgut Uyar’la Nazım’ı birbirine karıştıran, “pesküvit” kelimesini sözlüklerimize sokan, Tayyip Beye sövüp saymanın ötesinde hiç bir lafı olmayan bir fidanın gülller açan dalı! Gözlerini bir anlamsız Erdoğan kini ve nefreti bütümüş ki onunla yatıp onunla kalkıyorlar. Esas Oğlan kimliğiyle seyircinin önüne çıkacak cesaretleri de yok üstelik. Olsa bu gün Kılıçldaroğlu Kemal Bey’le Devlet Bey’i görürdük aday olarak. Ama onlar Hayali Küçük Ali’yi oynamayı tercih edip iki direk arasına gerdikleri beyaz çarşafın arkasında yaktıkları mum ışığında, Ekmeleddin Bey’e replik fısıldayarak konuşmasını sağlamaya çalışıyorlar. Olmuyor ama. Çünkü bu ikilinin de edeceği pek fazla laf yok. Bildikleri tek şey Tayyip Beyi karalamak; o kadar! Şöyle bir geçmişe dönüp baksalar bunun işe yaramayacdağını da anlarlar. Rahmetli İnönü sür-git rahmetli Menderes’i karaladı ve her seçimde Demokrat Parti’den dayak yedi. Süleyman Bey hakarete varan laflar etti rahmetli Özal’la ilgili. Ne oldu? Turgut Bey Çankaya’ya çıktı!
Bakınız, Ekmeleddin Bey meydanlara çıkmıyor, siyasetçi olmadığını da gerekçe olarak gösteriyor. Bu bir mazeret olabilir mi? Hayır. Çünkü seçime giren bir aday bütün seçmenlerin karşısına çıkmalı ve bu ülke ve bu milletle ilgili düşüncelerini açıklamalı. Dahası yangın yerine dönmüş Müslüman coğrafyasında zulmün her türlüsünü yaşayanlarla ilgili düşüncelerini de bilmek hakkıdır seçmenin. Örneğin, Suriye ve Esed’le ilgili görüşleri nedir Ekmeleddin Beyin? Bilen var mı? Kılıçdaroğlu’nun “görüşsüzlüğünü” çok iyi biliyorum ama. Belki Ekmeleddin Bey, Kemal Beyin Esed’le üç aşağı beş yukarı aynı görüşleri paylaştığını bildiğinden ve de onunla ters düşmek istemediğinden Suriye konusuna değinmiyor. Peki Kürt sorunu ve çözüm süreciyle ilgili, ayrıntılı görüşleri nedir? Var mı bilen? Olduğunu sanmıyorum çünkü orada da Devlet Bey var. Çözüm sürecinden yana olsa söyleyemez, karşı olsa Güneydoğu’dan alabileceğini umduğu bir avuç oyu tehlikeye atar ya da vicdanı el vermez sürece karşı çıkmaya ama “sponsorlarını” üzmek istemediğinden sessizliği tercih eder. Yalnız, Gazze’deki vahşet konusunda için bile olsa milletin karşısına çıkması gerekmez miydi? Yoksa onu destekleyen ikiliden biri, belki de ikisi, Gazze’de olan biteni bir insanlık suçu olarak görmüyor mu?! Kemal Bey’den çoktan vaz geçtim onun haritada Gazze’nin yerini bile gösterebileceğinden emin değilim. Ama Devlet Beyin bu konuda şimdiye kadar ciddi, desteklenebilir bir duruş sergilememiş olması üzücü en azından. İşte bu ikilinin GÖRÜŞ VE VİZYON YOKSULLUĞU Ekmeleddin İhsanoğlu’nu meydanlardan uzak tutan gerçek neden!
Önümüzdeki Pazar Türkiye yeni cumhurbaşkanını seçecek. Kimin Çankaya’ya çıkacağı konusunda fikir yürütmek bile anlamsız. Ama Kemal Beyle Devlet Beyin adayı olarak Türkiye’nin yarım yamalak da olsa tanıştığı Ekmeleddin Bey, Türk siyasi tarihine bir dip not olarak düşülecek ki, eminim bu onu çok üzecek. Ama Ekmeleddin Beyefendi, kendi düşen ağlamaz...