Kültür ve Turizm Bakanlığı 3-5 Mart tarihleri arasında “3. Millî Kültür Şûrası” düzenledi. Yazıya yazarken henüz şûranın raporu açıklanmamıştı. Raporun tamamını okuyup üzerine konuşmak gerek lâkin raporu hazırlayacak heyetteki isimlere bakınca az çok raporun mâhiyetini tahmin edebiliyorum.
Şûranın ilk gününde, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın yönettiği oturumlarda yapılan konuşmaların haberlere yansıyanlarını okuyabildim. Meselenin esasına müteallik tespitleri, maalesef göremedim.
Sayın Alev Alatlı ‘Cumhuriyet kazanımlarından’ bahsedip ‘Bütünü görmek zorunda olduğumuzu’ söylemiş. ‘Bütün’den kastı ise, konuşmasının devamındaki şu cümleler olsa gerek: “Türkiye, düz akımla anlaşılamaz. Hiçbir kültür, boşlukta oluşmaz ve hiçbir kültür yoktur ki dönemin hakim ruhuyla iletişim ve etkileşim içinde olmasın. Türkiye Cumhuriyeti'ni, dünya kültüründen ayrı bir yerde tutarak, tanımlayamayız."
“Kültürü konuşmaya nereden başlasak” diye sorulsa herhalde çoğumuz kitap, sinema, tiyatro vb. kültürel icralardan bahsederiz. Medyadaki “kültür-sanat” adı altında hazırlanan programlar ve sayfalar, ne yazık ki bizi bu minvalde konuşturmaya yönlendirir. Oysaki bir şey hakkında konuşmaya başlamak için ilk önce o şeyi tanımlamak gerek. Yani, bilmek! Evet, kültür nedir? Körlerin fili tanımlaması gibi herkesin kendi zaviyesinden bir “Kültür” tanımı muhakkak vardır. Bu tanımların üzerinde de bir tanımla Kültür: “Birçok şeyi ezberlemek değil, birçok şey öğrenip de onları unuttuktan sonra insanda kalan bilgi hassasıdır!”
Büyük Doğu-İbda külliyatında Kültür bahsi, yukarıdaki “unsurüstü mânâ” üzerinden ele alınır. Bu tanım üzerinden Sayın Alatlı’nın mezkûr konuşmasındaki ‘Cumhuriyet kazanımları’na dönersek, cumhuriyet döneminde cemiyete ne öğretildi ve kalan bilgi hassası ne? Cumhuriyet halkına bir keyfiyet verebilmiş midir? Yoksa, yine Sayın Alev Alatlı’nın konuşmasında bahsettiği “Dünya kültüründen ayrı durmamak” adına mâlûm ilke ve inkılaplarla halk maymunvarî bir hâle sokulup Batı taklitçisi mi yapılmıştır?
Bin yıldır Müslüman Anadolu halkının ortak hafızasında öğrenilip unutulduktan sonra kalan hassa neydi? Cumhuriyet bu hassaya sahip çıktı mı? Yoksa düşman belleyip gömmeye mi çalıştı? ‘Cumhuriyetin kazanımları’ olan ilke ve inkılaplara ve bunların uygulanması için yapılan zorbalıklara bakıldığında soruların cevap belli!.. Kazanımdan bahis Batı taklitçiliğiyse, ki ortada başka bir şey yok, alın o ‘kazanımlar’ sizin olsun! “Millî Kültür Şûrası” gibi meselelerin en üst seviyede konuşulması gereken bir toplantıda birbirimizi kandırmaya da gerek yok…
Şûra raporunu okuyup üzerine yazmaya devam ederiz. Bakalım Ak Parti bu saatten sonra izleyeceği yolla, cumhuriyetin temel prensibi olan Batı için ‘kültür insanı’ mı yetiştirecek, yoksa kültürlü insan mı!..