Malum medya ve dışarıdan kurma kollu “paçavralar”, yazdılar da yazdılar; neden gitti, neden döndü?
Ürettiler, ürettiler... İnternette saat başı manşet değiştirdiler; bu yüzden döndü! Şu yüzden döndü!
Sevgili dostlar, bunları yazanlar Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ne “neden gittiğini”, ne de “neden döndüğünü” anlayamazlar...
Onların bu maneviyatı anlama nasibi olmadığı gibi, “mazlumların yanında yer almanın” ne demek olduğunu idrak etme durumları da yok! Efendileri ne derse yazarlar, ceketlerine “kırmızı haçları” şeref madalyası diye takanlar “kime saldır derse” saldırırlar!
Onlar bu maneviyatı paylaşma nasibi olmayanlardır! Ne diyor YÜCE ALLAH A’raf 179’da “...kalbleri var fakat onlarla anlamazlar, gözleri var fakat onlarla görmezler, kulakları var fakat onlarla işitmezler...”
Sevgili dostlar, o kadar yalan ürettiler “neden döndüler” diye... Sayın Cumhurbaşkanımız tek bir cümle söyledi; dini vecibelerimizi yerine getirdik, dönüyoruz... Anlayanlara bu cümle herşeyi anlatıyor...
“Neden orada olmak önemliydi” sorusunun cevabına gelince...
Muhammed Ali Amerikan toplumunda İnsanlığın vicdanı olmayı başarmış, hangi ırk ve inançtan olursa olsun bütün mazlumların umudu olmuştu... Ezilenlerin yanında olmak zordur! İstese “güçlülere yanaşır”, “yerleşik düzen ile iş tutar” ve zor bir hayat yerine kolayı seçerdi! Bugün dünyada ve Türkiye’de birçoklarının yaptığı gibi. Türkiye’ye dikkatli bakın; milyarlarca doları olanlar, “küresel yerleşik düzen’e teslim” olup kendi ülkesine, milletine, ümmetine sırtını dönmüyor mu!
Muhammed Ali öyle yapmadı! Yapmadığı için dünyanın her yerinden gelenler saf tutup cenaze namazını birlikte kıldı.
Bu noktada çok güzel bir dille “neden oradaydık” sorusuna cevap veren Nuh Albayrak’tan bir alıntı yapmak istiyorum;
“...O duruşu şimdi Erdoğan sürdürüyor... Onun için Türkiye’nin son yıllardaki tutumu çok değerlidir.
İlk defa bir lider, güçlülerin asırlık diktatörlüğüne meydan okumuştur... Bütün Avrupa ‘Suriyeliler keyfimizi kaçırmasın’ diye kat kat barikatlarla sınırlarını tahkim ederken, ‘Mazlumlara kapımız açıktır’ demek tıpkı Muhammed Ali’nin yaptığı gibi zulme karşı bir ayaklanmadır... İşte Freedom Hall’deki bu buluşma, farklı coğrafyalarda zulme karşı sergilenen iki ayrı başkaldırının bayrak teslimiydi.
Onun için bir devlet lideri olarak sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o salonda bulunması çok anlamlıydı.
Sayın Erdoğan’ın yıllar önce devraldığı bu mücadelenin sembolleşmesiydi bu buluşma... Sayın Erdoğan, Muhammed Ali’yi ve mücadelesini en iyi anlayan kişidir ve dünyadaki mazlumların hamisi ve lideri artık Erdoğan’dır... Muhammed Ali Amerika’daki çok şeyi değiştirdi. Şimdi de bayrağı teslim alan Erdoğan, mazlum milyonlarla birlikte dünyanın sömürü düzenini değiştirecektir”...
Neden, neden diye ortalığı karıştırmaya çalışanlara sesleniyorum; biraz vicdanınız varsa bırakın GÜÇLÜ YERLEŞİK DÜZEN’in maşalığını, gelin YENİ BİR DÜNYA, YENİ BİR TÜRKİYE için LİDER’in yanında mazlumlarla birlikte saf tutun! Bu dünya geçici, ne medyanızın, ne dolarlarınız, ne de güçlü yabancı dostlarınızın size “hesap zamanı” yararı olmayacak!
İNSANLIK... İNSANLIK... İNSANLIK...