İngiltere’nin ezeli düşmanları, ebedi dostları yoktur, ulusal çıkarları vardır.”
Bu bir İngiliz atasözü olmasa da özellikle dış politika mottolarından biridir.
19. yüzyıl başbakanlarından John Palmerstone’a ait olduğu söylenir.
Star Gazetesi’nden Saadet Oruç’un haberini okuyunca aklıma geldi bu söz.
DAEŞ’e silah taşıyan iki İngiliz uçağının Irak ordusu tarafından düşürüldüğünü ortaya çıkardı Oruç.
İngiltere bunu yaparken ABD de İsrail de boş durmuyor elbette. Iraklı yetkililer terör örgütünden temizlenen bölgelerde ele geçirilen silahların ABD, Avrupa ve İsrail yapımı silahlar olduğunu belirtiyor.
Tarihi biraz daha geriye saralım. 80’lerde 8 yıl süren İran-Irak savaşına dönelim.
O dönem Fransa çıkarlarını korumak için Irak’a silah sattı.
Soyvetler Birliği her iki ülkeyi de kapsayan diplomatik dans yaptı ama Irak’a destek
verdi.
ABD başta İran’a silah sattı, şartlar olgunlaştığında Irak’a döndü yönünü.
İsrail her iki ülkenin de kan kaybetmesi için savaşı körükledi ve silahları İran’a gönderdi.
Ve bunlardan başka en az 10 ülke her iki tarafa da silah sağladı.
Üstelik bu ülkelerin politikacılarının kahir ekseriyeti de “ülke çıkarları” söz konusu olduğunda sesini çıkarmadı, çıkarmıyorlar.
Peki bizimkiler ne yapıyor?
Türkiye’nin, acımasız olmayan, insanı merkeze alan, zulme uğrayanın, hakkı yenenin yanında duran dış politikasına en ağır dille saldırıyor.
Bunu en son Şah Fırat operasyonunda gördük.
Başbakan Davutoğlu’nun tabiriyle, “Esed adına biri konuşsaydı, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’den daha iyi konuşamazdı. Suriye’nin BM temsilcisi bile bu kadar ağır ifadeler kullanmadı.”
Hatırlayın, Musul meselesinde “neden terk etmediniz?” diyen de Kılıçdaroğlu’ydu, bugün “neden terk ettiniz” diyen de.
Lideri Esed’in sesi olan partinin vekilleri geri durur mu?
Alın size Faruk Loğoğlu. Bu ülkenin diplomatlarından biriydi. Şah Fırat operasyonunun “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saldırı” olduğunu ifade etti. Düşünün hala diplomat olsa ne yapardı?
Bir başka vekilleri Birleşmiş Milletleri göreve çağırırcasına şikayette bulundu. Esed’in aklına gelmeyecek yöntemleri sıraladı.
Dönelim başa.
Hadi yabancı vekiller “ebedi dostluk ya da ezeli düşmanlık yoktur” ilkesine sığınıp ülkelerini savunuyorlar. Kabul edilmese de anlaşılabilir.
Peki siz kimin vekilisiniz? Kimin çıkarlarını koruyorsunuz?
PES...
“Yok Türbe taşıdı, yok kaza namazı kılındı. Bir de Necdet Paşa hacca giderse tam olacak! Silahlı Kuvvetler değil, Diyanet İşleri mübarek.”
Cümlenin sahibi Cüneyt Özdemir.
Hani başı sıkıştığında “Benim annem de başörtülü canım” diyen ve meşruiyetini takipçi sayısından alan gazeteci.
Hayatında bir kez olsun tribüne oynamadan konuşamayan gazeteci! Özdemir aslında ne kadar fobik olduğunu anlatıyor bu cümlesiyle.
Müslüman mahallesinde salyangoz satamayacağı için eski Türkiye’ye anti-islamcı duruşunu böyle sergiliyor.
Bunu yazdık diye annenin başörtüsüne sarılma yine...