Bir şey olmaz... Bir şey olmuyor... Başkan Erdoğan, Fazıl Say’ın konserine gitti. Bir şey olmadı... İcra edilen müziği dinledi... Dünyasında, hayatında, bakışında bir şey değişmedi.
Peki, Yılmaz Özdil’i kırmasaydı?
İki bira içseydi?
Dünyasında, hayatında, bakışında bir şey değişir miydi?
Değişmezdi...
Aksi olsaydı... Yani Yılmaz Özdil, kendisini “karşıt” olarak konumlayanların çağrılarına uyup, onlar gibi yaşamaya başlasaydı...
Yine bir şey değişmezdi...
Mal, aynı maldır çünkü...
Yine faşizan görüşlere sahip Yılmaz Özdil olurdu.
Yine başkalarının acıları üzerinden espri üretmek onursuzluğunda bulunurdu...
Yine şive ve ağızla alay ederdi...
Yine terbiyesizliği, tahammülsüzlüğü, kepazeliği elden bırakmazdı.
Söylemesi ayıptır, 39 yıldır Mozart dinliyorum... Bir şey olmuyor.
Rahmetli Ramazan Dikmen’in Demet’teki öğrenci evinde karşılaşmıştım ilk... Gri ve kasvetli Ankara yılları... Sormuştum, “Bu çalan ne?” diye... 40. Senfoni’ymiş. O günden sonra yakın takibe aldım Mozart’ı... Kasetlerini arattım, buldum, dinledim...
Biz aynı zamanda “radyo kuşağı”yız, oradan da takibe aldım, rastladıkça radyodan dinledim.
Belki Rutkay Aziz’den daha çok Mozart dinledim, dinliyorum.
Ama bir şey olmadı... Olmuyor...
Rutkay Aziz’in özlediği türden, yüzü Batı’ya dönük, CHP’li, aydınlanmacı, “çağdaş bir Cumhuriyet bireyi” haline gelemiyorum...
Gelinmiyor...
Klasik Batı müziği, insanın içinde yoksa, farklı bir kavrayış, farklı bir bakış, farklı bir düşünüş kazandırmıyor.
Bira içmek de öyle...
Kişiyi CHP’li filan da kılmıyor.
Bütün bir Batı coğrafyası, yüzyıllardır Rutkay Aziz’in şart koştuğu müziği dinliyor. Ama bizim anladığımız anlamda “insan” olamadılar, olamıyorlar.
İki kez dünyayı ateşe verdiler.
Soykırım suçu işlediler.
Pogromlar icat ettiler.
Yabancı düşmanlığını keşfettiler.
Coğrafi keşiflerle bütün bir dünyayı sömürgeleştirdiler.
Kısacası, “insanlık” denen şeyi öldürdüler.
Bizi Balkanlardan söküp atarken (tam 3 milyon insanımızı katlettiler) “İslav kederi” içinde, Mozart ve benzeri bestekârları dinlediler, dinliyorlardı.
Müzik, ilerlemenin mikyası değildir...
Geriliğin göstergesi de değildir...
Müzik, bir “kulak” ve zevk işidir.
Mozart’a aşina kulak, Dede Efendi’yi de dinler, ondan da zevk alır. Alabilir.
Fazıl Say ve Glenn Gould’un “Bach’lamaları”ndan zevk alan dimağ, Celal Güzelses ve Seyfettin Sucu’dan da zevk alır... Alabilir...
Rutkay Aziz’in anlayacağı basitlikte söyleyecek (daha doğrusu tekrarlayacak) olursak, sadece Mozart ve klasik Batı müziği dinleyen kişi daha çok çağdaş, daha çok ilerici, daha çok aydın değildir...
Hiç Mozart dinlemeden de çağdaş ve ilerici olunabilir.
Sadece Doğu müziği dinlemek de kişiyi daha çok çağdaş, daha çok ilerici, daha çok aydın kılmaz...
Rutkay Aziz (ve benzeri faşolar) Mozart’ı salık veriyor ama Cumhurbaşkanımız Fazıl Say dinledi.
Rezervlerini kaldıracaklar mı?
Yani, Cumhurbaşkanımızı anlamayı deneyecekler mi?
Daha da yakıcı soru şu:
Ülkemin laik ve çağdaş bireyleri kaç gündür Fazıl Say’a küfrediyor...
Bu azgın kalabalığı karşılarına alıp, “Neden küfrediyorsunuz? Siz ne terbiyesiz, ne tahammülsüz, ne çirkin insanlarsınız böyle...” diyecekler mi?
Onlara Mozart dinlemelerini salık verecekler mi?
Hadi faşolar... Siz de bir adım atın!