Yüksek Seçim Kurulu’nun güvenlik endişesiyle bazı köy, mezra ve hendek kazılarak savaş cephesine dönüştürmeye çalışılan mahallerde sandık taşıma kararına karşı HDP parti sözcüsü Ayhan Bilgen açıktan iç savaş tehdidi savurdu: Böyle bir durumda ülke iç savaşı bile tartışabilirmiş...
Sözde legal bir siyasi partinin sözcüsü Ayhan Bilgen. Bunu burada bırakalım.
Aracıyla mühimmat sevkiyatı yaparken yakalanan, PKK’ya azık taşıyan, “PKK’nın öyle bir gücü var ki sizi tükürüğüyle boğar” diyen, “Biz sırtımızı YPJ’ye, YPG’ye ve PYD’ye yaslıyoruz” deyip “bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmeyen”, “Bize uzattığınız keleşi size çevirmesini çok iyi biliriz. Bu ülkeden defolup gideceksiniz” sözleriyle alenen tehdit eden HDP’li vekil ve eşbaşkanlar da şu kenarda dursun.
Selahattin Demirtaş bu partinin genel başkanı. Seçim çalışması için gittiği Hamburg ve Berlin’de PKK HDP bağlantısı ile ilgili sorulara cevaben, “Biz PKK’yı temsil etmiyoruz, PKK da bizi temsil etmiyor. PKK ile ortaklığımız yok ama düşmanlık da beslemiyoruz. PKK İran, Suriye ve Irak’ta da örgütlü. Hedef kitlesi farklı...” demiş.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce barış güvercini taklidi yapıp seçimden sonra şahin kesilen, Kobani bahanesiyle YDGH’li katil sürüsünü sokağa çağırıp 52 kişinin ölümüne sebep olan Selahattin Demirtaş için kıvırtmak koltuğunun gerek şartı olduğundan seçim startı verildikten sonraki demeçlerini dikkate almaya gerek yok.
Ancak şu soruyu sormak durumundayız; Demirtaş’ın dediği gibi PKK ile bir bağınız yok ise Ayhan Bilgen’in sözünü ettiği iç savaşı nasıl çıkartacaksınız?
Figen Yüksekdağ’ın dediği yalansa, sırtınızı PKK’ya yaslamadıysanız bu iç savaş işi nasıl olacak?
PKK ile aranızda hiyerarşik bir ilişki yoksa Cemil Bayık’ın “HDP neyi başardı da PKK’ya çağrı yapıyor” lafını nereye koyacağız?
7 Haziran öncesinde, 10 Ağustos öncesinde kıvırmak, viraj almak, manevra yapmak, yalanı Aydın Doğan’ın ekranlarında sıvamak mümkündü ama artık değil.
Artık saz çalıp dansöz gibi kıvıramayacaksınız. Buna Kürt halkı müsaade etmeyecek. Bunu çok iyi bildiğiniz için seçimi boykot etmekten bahsediyorsunuz. Sandıktan ödünüz konuyor çünkü. İç savaşla Türkiye’yi değil Kürt halkını tehdit ediyorsunuz. Ama Elif Şimşek’lerin Fırat Simpil’lerin, Yasin Börü’lerin analarının ahı sizin hendeklerinizden daha derin, roketlerinizden daha etkili.
Çocuk yaşta teröriste dönüştürdüğünüz tüyü bitmemiş Kürt delikanlılarının da kanları elinizde. O kanları Brüksel’de, Hamburg’da, CNN ekranlarında yıkayamayacaksınız artık.
“PKK en büyük kötülüğü HDP’ye yapıyor” propagandasıyla son bir gayret size el verenler de çare olamayacak akıbetinize.
Ülkenin batısını geçtik Diyarbakır’da miting yapamayacaksınız, çünkü yanınıza insan toplayamayacaksınız.
Siz Nevruz meydanlarına akan milyonları kendinize militan yazabileceğinizi zannettiniz. Aldığınız 6 milyon oyu PKK’nın bellediniz. Ama değil işte. PKK’nın paravanı yaptınız HDP’yi. Sivilleri canlı kalkana çevirdiğiniz şehir savaşının lojistiği sağlamakla, hendek açmak, PKK’nın döşediği mayınların üstüne kapamakla görevli DBP belediyeleri ve psikolojik harp için vazife verilmiş bir HDP...
Siz busunuz işte.
Elif’i önce öldürüp sonra ölüsünü sömürecek kadar gözü dönmüş bir yalan makinesi...
İç savaş hayallerinizin bedelini Kürtlere ödetemeyeceksiniz. Bunun bedelini siz ödeyeceksiniz.
Daha yeni Diyarbakır Koşuyolu’ndaki mitinginize 300 kişi toplayamadınız. Yenişehir’de yapmayı planladığınız mitingi 200’den fazla kişi gelmeyince iptal ettiniz.
Bu daha iyi günleriniz.
AK Parti’nin Diyarbakır’daki vekil tanıtımı için anlaştığı düğün salonunun sahibini tehdit ederek kiralamaktan vazgeçirdiniz.
İnsanları can ve mal korkusuyla rehin almak olmuş stratejiniz.
Siz busunuz işte.