Instagram'a Türkiye'de kısıtlama getirildi.
Sanki ekmeği suyu kesilmiş gibi isyan edenler oldu.
Hadi buradan para kazananları bir kenara bırakalım.
Sonuçta ekonomik bir getirisi var.
Ya sürekli olarak beğeni peşinde koşan,
sanal bir dünyada yaşayanlar ne olacak?
Önce kısıtlama kararını konuşalım.
Siyonizmin dijital silahlarından biri olan Instagram uyuşturucu reklamına dahi sansür getirmezken, 7 Ekim'den bu yana İsrail aleyhine olan her konuda kısıtlama, sansür uyguluyor.
Meta şirketi neredeyse tekel haline geldiği sosyal medya platformları ile direniş ve boykot ruhunu boğmaya çalışıyor. En son Haniye suikastı sonrasında devlet büyüklerinin taziye mesajlarını dahi kısıtlayacak kadar pervasızlaştı.
Türkiye de tepki olarak erişim kısıtlaması getirdi.
Özellikle gençlerden x üzerinden peş peşe tepki mesajları geldi.
Yani pek çok kişinin Instagram'daki sansür, Facebook'taki kuşatma, Whatsapp'taki izlenme, kaydedilme, takip edilme umurunda bile değil.
Hatta bizi bu duruma gönüllü hale getirdiler.
Umursamıyoruz yani Siyonizmin tam istediği kıvama geliyoruz.
Oysa bu uygulamalar her anımızı kaydediyor, görüntümüzü, sesimizi, fotoğraflarımızı, videolarımızı alıyor, analiz ediyor. Attığımız her adımı, aldığımız nefesi dahi takip eder hale gelmiş durumdalar. Özel hayatımızın her anını biliyorlar. Ellerinde nasıl görüntülerimiz olduğunu bilmiyoruz. Bu yüzden bu uygulamalar beraberinde ciddi istihbarat ve güvenlik açıkları getiriyor.
Ancak burada benim dikkat çekmek istediğim asıl mesele bu uygulamalar gençlerimizin zihinlerini de uyuşturuyor.
YKS'deki şampiyon öğrencilerin "Tuşlu telefona döndüm, kazandım" açıklamaları bu yüzden dikkat çekici...
Areda Survey'in son yaptığı araştırma aslında alarm zillerini de çalıyor.
Çünkü, Türk halkının yüzde 72,4'ü, gençlerin siyasete ve Türkiye'de olup bitene karşı kayıtsız olduğunu düşünüyor! Üstelik gençler de bu görüşü destekliyor. 18-34 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 76'sı ülke sorunlarına duyarsız olduğunu kabul ediyor. Ne diyelim, siyonizm, apolitik, hedonist ve faydacı bir gençlik hedefine doğru adım adım ilerliyor. Bize de ancak tarihe not düşmek kalıyor.
Bu arada dijital dünya demişken, haberciler de ciddi bir anlamda sınavdan geçiyor. Çünkü çeşitli haber siteleri de haber değil tıklanma peşinde koşuyor. Bu yüzden eski görüntüler, manipülatif içerikler ya da istemeden de olsa yalan haberler paylaşan sitelerin sayısı artıyor. Burada asıl üzücü olan bu haber siteleri sebebiyle haberciliğe duyulan güvenin de erozyona uğruyor olması...
İMAMOĞLU "I AM OKEY" DEYİNCE
İsrail Dışişleri Bakanı Katz, Erdoğan'ı hedef alan "alev alev yanan Erdoğan, Türkiye ve bayrak" temalı bir resim paylaştı. Mesajında Erdoğan'ı kendince diktatör ilan etti. Ve İmamoğlu'nu etiketleyerek, "Her şey çok güzel olacak" mesajı verdi...
İmamoğlu, "Beni neden etiketledi anlamadım" dedi.
Acaba neden?
İmamoğlu'nun ABD Elçisi karşısındaki "I am okey" mesajı İsrail ve Siyonizmi cesaretlendirmiş olabilir mi?
Zira ABD Elçisi karşısında iki büklüm "Ben hazırım" mesajı veren
İmamoğlu'nun ilişki trafiği ve temasları Tel Aviv'de işte
"Bizim çocuk bu" algısına sebep olmuş olabilir mi?
Zira İmamoğlu'na mavi boncuk verip, Erdoğan'a nefret içerikli ifadelerle saldırmalarının bir sebebi olmalı...
Erdoğan, "Biz İstiklâl Marşı bile 'Korkma' diyerek başlayan bir milletiz. Klavye soytarılarının hadsiz mesajları bizi korkutmaz, bizi ürkütmez, bizi sindirmez, inandığımız yolda yürümekten bizi asla vazgeçirmez" diyen bir lider.
İşte bu duruş İsrail'in kimyasını bozuyor...
Zira onlar Orta Doğu'da "Ensesine vur, lokmasını al" liderlere alışkın.
Netanyahu'nun "Arap liderlere koltuğunuzu korumak istiyorsanız çenenizi kapalı tutun" çıkışını unutmayın.
Siyonizm her daim kendisine hizmet edecek kuklalar peşinde.
Bu yüzden de Erdoğan'ı "Sonun Saddam gibi olacak" diye tehdit ediyorlar. İsrail Dışişleri bakanı Katz'ın alev alev yanan Türkiye resmi paylaşıp, Erdoğan'ı diktatörlükle suçlamasının tek sebebi de bu aslında...
Erdoğan'ın "Kıbrıs Davası"na sahip çıkması, Karabağ'ın işgalden kurtarılması için Azerbaycanlı kardeşlerimizle yan yana durması...
Libya'da, Somali'de, Nijer'de, Mali'de bayrak göstermesi,
Katar'daki darbeye, ambargoya karşı net duruşu, Siyonizmi ve küresel düzeni çıldırtıyor...
Bu yüzden İmamoğlu'nu Erdoğan'ın yerine geçirebileceklerini düşünüyorlar...
İsrail Dışişleri Bakanı Katz'ın "Her şey çok güzel olacak" deyip, "Umudumuz İmamoğlu" mesajı paylaşmasının sebebi de bu...
Hatırlayın İsrail, yerel seçim sonrasında da İmamoğlu ve CHP için benzer mesajlar paylaşmıştı.
Şimdi hakkını yemeyelim daha önce suskundu belki ama İmamoğlu da bu kez "Her şey çok güzel olacak. Filistin özgür olduğunda" diye Katz'a cevap verdi.
Ancak ne kadar samimi henüz net olarak belli değil.
Zira lideri Özgür Özel gibi İmamoğlu da "Hamas terör örgütü" diyenlerin safında.
Hamas'a terör örgütü diyen İmamoğlu,
Instagram'a yönelik kısıtlamada Türkiye'ye sansür uygulayan Siyonizmin dijital silahı meta şirketi ile saf tuttu...
Instagram'a arkadan dolaşarak girdi ve "Güçsüz yöneticilerin başvurduğu bir usüldür. Bu böyle olmaz. Meseleleri böyle yasaklayarak çözemezsiniz" diye mesaj paylaştı.
Üstelik İmamoğlu, bu açıklamasında hükümeti taşlarken,
Instagram'a yani meta şirketine "Türkiye'nin yasalarına uy, Hamas sansürüne son ver" diye tek bir kelime dahi etmedi. Ve belli ki kendisinin de sosyal medya hesabından binlerce muhalif hesabı engellediğini de unuttu. Aynı gün, CHP'nin sosyal medya hesabından da AK Parti logosuyla birlikte "22 yıllık hikayenin sonu geliyor" mesajı verildi. Burada şunu net olarak söyleyeyim. Bu hikayenin sonu gelirse CHP kazandığı için değil, Cumhur İttifakı kaybettiği için olacaktır. Zira, "Hamas Kuvayimilliye'dir" diyenlerle "Hamas terör örgütü" diyenlerin mücadelesinde her zaman olduğu gibi takdir milletin olacak elbette.
Ama unutmayın Filistin'i savunmak aynı zamanda Anadolu'yu savunmaktır. Zira bugün bizim evlatlarımız ABD-İsrail piyonu olan PKK/YPG ile mücadele ederken, torunlarımız da gün gelip doğrudan İsrail ile savaşmak zorunda kalabilir. Çünkü İsrail, Türkiye'nin topraklarında gözü olduğunu artık açık açık ilan ediyor. Zira zafer sarhoşluğu içinde kendisini engelleyebilecek hiçbir güç olmadığını düşünüyor. Yani sözün özü Filistin'i haritadan silmesi durumunda İsrail'in yeni rotasının Türkiye istikameti olacağı artık çok net görülüyor.
Bu arada küçük bir not... Dikey kalkış özelliğine sahip olan Bayraktar DİHA 41'inci testinden de başarıyla geçti. Ne diyelim 41 kere maşallah... Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu'nun sözleri durumu özetliyor. "Türkiye sessiz bir devrim gerçekleştiriyor çoğumuz farkında değiliz. 500 yıl önce biz Fatih'in toplarıyla savaş konseptini değiştirdik. Şu anda da SİHA'larla Türkiye savaş konseptini değiştiriyor ve yeni bir çağ başlatıyor. Ben bunu gözlerimle görmekten çok mutluyum."
Yani Türkiye üstüne hesap yapanları gelecekleri varsa görecekleri de var.
PAPATYA FALI GİBİ...
Haniye suikastı sonrası intikam yeminleri eden Tahran yönetimi, İsrail'i gerçekten vuracak mı? Zira herkes papatya falı gibi "Vuracak, vurmayacak" diye durumu değerlendiriyor. Net olarak şunu söylemek lazım, ortada bir psikolojik harp ve gayrinizami çarpışma olduğu kesin.
Ancak Tel Aviv her daim Tahran'ın canını çok acıtacak sert hamleler yaparken, Tahran boş arsalara havai fişek atar gibi karşılık veriyor.
Bu durum Tahran'ın vekil güçleri arasında da bir hayal kırıklığına sebep oluyor. O cephede "Başkentinde Hamas lideri Haniye'yi koruyamayan Tahran bizi nasıl koruyacak? İsrail'e tek bir fiske vuramayan İran nasıl bölgenin lideri olacak?" diye soranların sayısı artıyor olabilir.
Bu arada küçük bir not; DEAŞ nerede?
İsrail'i hedef alsın diye yazmıyorum elbette ama DEAŞ'ın sadece Müslümanların canını yakıyor olması sizce de biraz tuhaf değil mi?
Zira terör örgütünün sözde liderleri sürekli olarak İslam adına savaştıkları safsatasını yayıyor. Yani "Kimin eli kimin cebinde" sorusunun cevabını da varın siz verin...
Kalın sağlıcakla...