Her şehir insanlarla yaşar. İnsanlarla yaşadıkça hayatını sürdürür. Gazze de öyle. İnsanlar Gazze'de katlediliyor. Gazze'de soykırımdan geçiriliyor. Gazze'de evleri başlarına yıkılıyor. İçinde insanın kımıldandığı ne varsa yerle bir ediliyor. Şehir insansız hale getiriliyor.
Şehir bir hayalete ve harabeye dönüşüyor. Sanki adı efsanelerde ve savaşlarda geçen, Moğollar tarafından yakılıp yıkılan bir şehir. Gözümüzün önünde her gün katledilen şehir, tarihin zulmünden bugüne fırlamış gibi. Vahşi barbarların yakıp yıktığı harabeleri seyrediyoruz. Kitaplarda okumuyoruz barbarlığı. Her saat ekranlarda seyrediyoruz. Şehir katilleri, vahşetleriyle gurur duyuyorlar. Tehdit ediyorlar, katlediyorlar, yıkıyorlar. Canlı yayınlarda bir arkaik vahşet seyrediyoruz.
Şehrin çocukları katlediliyor. Çocuklar artık ne parklarda ne de sokaklarda dolaşıyor. Çocuksuz şehir kalıyor geride. Şehrin hafızasında ölen bebek bedenlerinin beyaz kefenleri donmuş buz parçaları gibi öylece duruyor. Şehrin hafızası kan, katliam, yığıntı, çığlıklar, silahlar ve bombalarla doluyor. Şehrin hafızası baştanbaşa ölüm... Şehrin her gün öldüğünü görüyoruz. Her gün ölen ve yine her gün dirilmek için isyan eden şehir...
Erkeklerin çıplak bedenleri sergileniyor. Kamyonlara doldurulan çıplak bedenleri, şehrin dışında toprak üzerine yatırılıyor. Erkekler, çıplak bedenleriyle bütün utanma duygularını kaybederek insansız hale getiriliyor. Erkekler, insansız hale getirilerek direnişleri kırılıyor. Erkeğin, zulme başkaldıran kudreti yok ediliyor. Bir et ve kemik yığınına dönüyor. Kendisinden nefret eden bir varlık haline geliyor. Köleleşiyor belki de. Hiçbir direnci ve bilinci olmayan köle...
Gazze'de aşağılanan kadınların ve erkeklerin bütün haysiyetleri ellerinden alınıyor. Şehir, erkek ruhunu kaybediyor. Savunmasını, kudretini ve direnişini yitiriyor. Şehir köleleşir mi? Gazze köleleşiyor. Çocukları katledilen, erkekleri çıplak bedenleriyle aşağılanan, kadınları ya katledilen ya da sürülen bir şehir köleleşir. Gazze, direnişin bedelini yok olmakla, sürülmekle, yıkılmakla, köleleşmekle ödüyor. İsrail, tarihi öç duygusunu tatmin ediyor. Sürülen Yahudilerin öcünü şimdi Filistinlileri yok ederek alıyor. Yıkılan şehirlerine bedel, Gazze'yi yıkarak tatmin oluyor. Tarihi köleleşme acısını Filistinlileri köleleştirerek çıkarıyor. Ne kadar çok öç birikmiş! İsrail devleti şehri yıkarak, erkeklerini çıplak hale getirip yerlerde süründürerek, çocukları katledip okullarını yok ederek, hastaların hastanelerini başlarına geçirerek bütün kin biçimlerini kusuyor. Gazze'yi, toptan bir köle ve harabe şehrine çeviriyor.
Şehir, tarihin en vahşi terör devleti tarafından tarihe gömülüyor. Her şeyiyle yok ediliyor. Hafızasız, insansız, çocuksuz, bebeksiz şehir... Siyonizm, tarihin en vahşi oyunlarını utanmazca bütün dünyaya seyrettiriyor. Dünyanın bütün güçleri bunu izliyor. Hepsi de yok edilen şehri Neron gibi seyrediyor. Hepimiz izleyiciler haline geliyoruz. Kan ve bebek ölümlerini seyretmeye alışıyoruz. Stadyumdaki maçları izleyen ya da konserleri seyreden kalabalıklar gibi... Daha çok Roma stadyumlarında birbirini öldüren kanlı oyunları seyreden varlıklar haline geliyoruz. Siyonizm bize kan seyrettiriyor, yıkım seyrettiriyor, şehri yok eden barbarlığını seyrettiriyor.
Devletler, dünya tarihinin en ruhsuz makineleri haline geliyor. Katliamlara ve vahşete dur demiyorlar. Sanki kan kokusu ile besleniyorlar, sanki bebek katliamlarıyla ayakta duruyorlar, sanki bütün dünyada tek devlet var: İsrail. Diğerleri onun köleleri. Netanyahu bunu açıktan ilan ediyor. Kölece itaat etmeye çağırıyor. Köle şehir veya ölü şehir icadına ses etmemelerini emrediyor: "Koltuklarından olmak istemiyorlarsa yerlerinde otursunlar".
Gazze, köleleşmektense ölmeyi göze almış. İsyan ediyor. Şehrin isyanı. Köleleşmek yerine isyan ederek ölmek. Bir genç kızın çığlıklarında bütün dehşetiyle yansıyor: "Hepimiz şehit olma yolunda ilerliyoruz".