Güncelin tarihini yazmak zor...
Olaylar toz...
Tarihin tozu!
Neoliberal hafızasızlık, her şeyi yutuyor.
Herkes yıkık dökük de olsa, güvenli liman peşinde.
Oysa, tarihin en büyük kırılmalarından birini yaşıyoruz.
Hayır, arz-ı mevuddan bahsetmiyorum.
Siyonist ideoloji de bir semptom.
Ama 'finansal Siyonizm'i de ihmal edemeyiz.
Finansı, iktisadı, köken itibarıyla "Siyonizm" çerçevesinde okumakta fayda var.
Modern Siyonizm, bir noktada getto ideolojisi.
Niall Ferguson'un Rothschild ailesini anlattığı iki ciltlik "Rothschild Hanedanlığı" kitabına bakın.
Almanya'nın Frankfurt kentinde bulunan Yahudi gettosundan çıkıp, dünya sistemini şekillendiren finansal düzeni nasıl ele geçirdiklerini hayretle, biraz da heyecanla okursunuz.
Waterloo... Avrupa dengesini oluşturan 1815 Viyana Anlaşmasının namı diğer modern uluslararası hukukun önünü açan savaş.
Savaşın sponsorluğunu yapan, özellikle İngiltere'de çıkardığı haberlerle spekülatif hamleler yapan bu aile, birden sistemin merkezine gelir oturur.
Öyle ya; finansçılar, modern savaşlarla birlikte serpildiler.
Almanların Demir Şansölyesi Bismark'ın bankacıları ve finansçıları, elinde demir ve kan bulunduran hükümetlerle ittifaklarının gerekliliğini savunmuştur.
Machiavelli bile, finansı yöneten bankalar hakkında "devlet içinde devlet" der.
Rothschildlerin ve Siyonistlerin yükselişinin mantığı burada aranmalı: Finansı yöneten dünyayı yönetir.
Uzatmayayım...
365 gündür havadan bomba yağdıran -söz gelimi Ukrayna-Rusya Savaşı'nda savaşın maliyeti hakkında konuşmalar yapılırken- İsrail'in bütçesine savaşın maliyeti hakkında silik cümleler dışında yorum yapılmaması ilginç değil mi?
Diyeceksiniz ki, Amerika yardımları onu ayakta tutuyor.
Bunu gözden kaçırdığımı zannetmeyin.
Hatta, 'yeni Kudüs' kavramı ile ABD arasında kurulan bağı, neocon-Siyonizm ittifakını, geçen yazıda belirttiğim gibi, terörist İsrail'in yönetim kadrosunda Amerika doğumluların ağırlık kazandığını da biliyorum.
Ben asıl, finansal sistemin İsrail'in gerçekleştirdiği katliamlara, etnik temizliğe nasıl şemsiye olduğuna, tabiri caizse, küresel ölçekte nasıl demir kubbe işlevi gördüğüne dikkat çekmek istiyorum.
Siz bırakın, şu kolasını, Starbucks'ını...
Bunlara karşı yürütülen boykot elbette önemli.
Öte yandan sorunu sadece Amerikan hegemonyasının göstergelerine değil, sistemi oluşturan finansal mantığa inerek çözebiliriz.
Muhasebeyi kim belirliyorsa finansın sahibi de o dedik ya...
Arap devletleri neden sessiz kalıyor zannediyorsunuz?
Ya, Avrupa devletlerine ne demelisiniz?
Çoğunun başında finansal oligarşinin kurumlarında teknik eleman olarak çalışan yöneticiler var.
Macron'u biliyorsunuz... Biraz önce yükselişlerini bir cümleyle de olsa anlattığım Rothschild ailesinin teknikeriydi.
Almanya'nın başında da benzer bir hikâye var.
Bir düşünün, endüstrisi ile dillere destan olmuş Almanya, kimya, gübre ve çelik endüstrileri için gerekli olan gazı sağlayan Kuzey Akım Boru Hattı'nı havaya uçuran Amerika'ya karşı sesini bile çıkaramadı. Neden?
Çünkü yöneticilerinin çoğu, eski Maliye bakanı Lafontane'in dediği gibi Black Rock'ın eski çalışanı. Onun için bugünkü şansölye Scholz, İsrail'e destek açıklaması yaparken, Almanların ünlü düşünürü Habermas da Siyonistlerin soykırım hakkını savundu.
Ben diyorum ki; hem sistem içinde kalıp hem de bu savaşı yönetemeyiz.
Güncel içinde beş yüz yıllık sistemin krizi her şeyi yakıp yıkıyor.
Biz olayları, şu Siyonist sapkınların bombaladığı en son yer üzerinden yorumlamaya devam edersek, emperyalizmin yeni düzeninde de vassal olmaktan öteye geçemeyiz.
Onun için görüntüye odaklanmak yerine, köküne, yani finansal düzene inmek zorundayız.
Yaklaşan savaşı da ancak bu şekilde tersyüz edebiliriz.