Siyonizm, çok cepheli bir ejderha. Gazze'deki vahşetleriyle bunu bütün dünyanın gözüne sokarak gösteriyor. Militarizmiyle, ırkçı ideolojisiyle, seçilmiş efendi teolojisiyle, kara propagandasıyla, dünya düzenini sığaya çeken sermaye gücüyle... Bu ejderhanın bir görüntüsü de yalan, çarpıtma ve yeryüzü cennetini vaat eden bir portrede ortaya çıkıyor.
Harari'den bahsediyorum. Yalanın en bilimsel ve en tarihsel tarzlarını bıkmadan, usanmadan kullanıyor. Hem de romaneks bir havayla yapıyor bunu. Yeryüzü cennetini vaat ederek ve insana Tanrı olduğunu fısıldayarak kötülük aktörlüğünün en trajik biçimlerinden birini yerine getiriyor.
Harari, tarihi keyfine göre kesip biçerek bilimsel kılıflarla anlatıyor. İnsanlığın hep iyiye doğru evrimleştiği hikâyesini yazıyor. Kıtlıklar, savaşlar ve bulaşıcı hastalıkların bilimle çözüldüğünü iddia ediyor. İddiadan öte bir inanç gibi sunuyor. Rakamlar veriyor, tarihler veriyor. Fakat tarihteki bilgileri tamamen "iyimser evrimci" anlayışa göre seçiyor. Artık bütün kitlesel ölümler bitti diyor. Güya bilim bunu yaptı. Renan, Bilimin Geleceğinden bir havari gibi bahsediyordu. Kaçkın bir papazdı. Harari de ateist bir ruhban! O da havari havasıyla anlatıyor. Ama bu ateist bir havari! Kurtuluşu yukarıdan, gökten gelecek Mesihlerle açıklamıyor.
Harari, kurtuluşu yerde bekliyor: Bilim geldi ve her şeyi çözdü. Ne savaşlar kaldı, ne bulaşıcı hastalıklar, ne de kıtlıklar. Oysa hiç adını bilmediğimiz yeni virüslerle, Kovit 19 gibi yeni bulaşıcı hastalıklar ortaya çıktı. Milyonlarca insan öldü. Ekonomi alt üst oldu. Dünyanın birçok yerinde savaşlar halen can almaya devam ediyor. Kıtlık mı? Batı'da ve zengin ülkelerde çöp bidonları ekmekle doluyken, Afrika ülkelerinde yüzbinlerce insan açlıktan ölüyor. Yetersiz beslenmeden ölenler hakeza. Vereme çare bulundu. Fakat bu defa da kanser her yerde can alıyor.
Harari, "seküler mesih" gibi müjde veriyor: Yeryüzü bilimle beraber cennete dönecek, insan da Homodeus olacak. Yani İnsan Tanrı. Ölümsüzlüğü yakalayan ve ebedi yaşayan bir varlık. Gökte kurtuluş beklemeyin. Yerde olacak! Hepiniz de Tanrı olacaksınız. İşte postmodern yalancı peygamber! Bugünün diliyle, tarih müktesebatıyla ve sahte bilimle kurtuluş mitolojileri sayıklıyor. Ahlak üzerinde hiç durmuyor. Bütün kadim bilgelerin bahsettiği erdem, ahlak ve adalet ilkelerinden tek kelime etmiyor. Bilge de değil, filozof da. Daha çok bir şarlatan, bir kâhin. Ateizm, Siyonizm ve eşcinsel bileşkesine dayanan bir kâhin. Postmodernitenin bütün aşırılıklarını üzerinde taşıyan bir kâhin.
Tanrıyı aşarak Tanrılaşmak istiyor. Yeryüzü cenneti yalanıyla, cennet inancını yok ediyor. Her insana Tanrı olma fırsatı veriyor! Ölümsüzlük ve ebediliği insana fısıldıyor. İnsanın Tanrıdan bir parça taşıdığı ruhuna dokunarak, ona "Tanrı sensin" diyerek ayartıyor. Cehaletinde ve umutsuzluğunda dolaşıp duran insan ayartılıyor "Tanrı sensin" sesiyle. İnsan, içindeki tanrısal cevherin kışkırtılmasıyla kibre, büyüklenmeye, ego yapmaya başlıyor. Küçük, ezik, yalnızlık, hiçlik dünyasından kurtulma umuduyla ayartmaya kolay geliyor. Kapitalist düzenin eşitsizliğinden, hiçliğinden ve kalabalığın yalnızlığından "Tanrı sensin" sesi ona kurtuluş gibi geliyor. Güçlü, büyük ve varoluş yanılsamasına kapılıyor dibine kadar.
İnsanlığı ve insanı kurtaran çağrıyı yapanlar, her zaman bilge insanlar olmuştur. Arifler, filozoflar, peygamberler böyledir. Aşırıların çağrıları ise her zaman cehenneme götürmüştür. Siyonizm de bir cehennemdir. Onunla dünya cehenneme dönüyor. Gazze, bir cehennemdir. Bebek öldüren katillere ses etmeyen dünya düzeni, bir cehennemdir. Siyonist paralarının önünde köleleşme, bir cehennemdir. Harari de bu cehennemin bilim kılıfına bürünen sahtekâr kâhini. Ateist ruhbanı. Siyonist vaizi. Cehennemin sesi.