İsrail'in Gazze'de uyguladığı soykırım, Siyonizm ve antisemitizm tartışmasını yeniden gündeme getirdi. Çünkü İsrail antisemitizm kodunu, soykırıma yönelik eleştirilerin önünü kesmek için kullanmaya başladı.
İsrail'in Gazze'deki katliamını eleştirmeyi ve Filistin'e destek gösterilerini antisemitizm olarak lanse etmek suretiyle özellikle ABD ve Avrupa'da ifade özgürlüğünü yok eden bir ortam oluşturuldu.
Üniversite hocaları gözaltına alındı, öğrenciler polis müdahalesiyle derdest edildi, Filistin'e destek verenler fişlenerek büyük firmalar tarafından işe alınmamakla tehdit edildi. Hatta Avrupalı siyasilerin, özel hayat görüntüleri üzerinden İsrail'in soykırımına sessiz kalmasının sağlandığı bile söyleniyor.
İsrail'in, yaklaşık 8 aydır devam eden savaş suçları ve soykırıma varan Gazze katliamına, ateşkesin konuşulduğu bir vasatta dahi hiç çekinmeden devam etmesi, son olarak mülteci kampında gerçekleştirdiği katliam artık bardak nerede taşacak, daha ne olacak ki dünya buna bir dur diyecek sorularını sorduruyor.
Nusayrat Mülteci Kampı'na yapılan saldırı, İsrail'in soykırım ve katliamda yeni bir boyuta geçtiğini gösteriyor. Sivillerin yaşadığı bir alana, insani yardım götürenler kılığında girmek suretiyle 65'i çocuk 274 kişiyi katlettiler. Bunun neticesinde, esir tutulan 4 İsrail vatandaşını kurtarmış oldular!
Bir İsraillinin kaç Filistinliye bedel olduğunu tartışmasını onlara bırakalım! Ama orada yaşanan, her tülü savaş hukukunun ihlal edildiği, bundan sonra Filistinlilerin gelen yardımlara bile güvenini altüst edecek bir terör katliamı.
Ayrıca sivil alanlara askeri kılık dışında başka herhangi bir kisve ile mesela yardım gönüllüsü görüntüsünde sızmak zaten başlı başına bir savaş suçu. İsrail bu saldırısıyla savaş ve soykırım suçları koleksiyonunu daha da zenginleştirmiş oldu.
Nusayrat Mülteci Kampı'nda, zaten yerinden edilen Filistinlilerin yaşadığını da hatırlatalım. Adı üstünde kamp. Fakat Gazze saldırıları sırasında oluşmuş bir kamptan bahsetmiyoruz. İsrail'in Filistin topraklarında 1947'den beri başlattığı işgalin sonucu olarak evlerinden, şehirlerinden edilen ve geri dönmelerine bir daha izin verilmeyen Filistinlilerin oluşturduğu bir kamp. Böyle onlarca kamp var; Filistin içinde, Lübnan ya da Ürdün'de. Bu kamplar bile İsrail'in işgal devleti olarak tescillemeye yeterli.
Siyonizm ve Antisemitizm bahsine dönersek;
Uluslararası Holokost Anma Birliği'nin (IHRA) 2016'da yaptığı tanımına göre, bugün artık bir deli gömleğine ve katliamları meşrulaştırma aracına dönüşmüş olan siyonizmi eleştirmek; bir eylemdir.
Bu tanım, resmi bir hüviyeti olsun olmasın, siyonizm jandarmalığını yapan siyasi aktörler, lobiler ve medya gibi kişi ve kurumlarca işletiliyor.
"Antisemitizm, Yahudilerin kendilerine yönelik nefret olarak da ifade edebilecekleri belirli bir anlayış biçimidir. Bunun sözlü ve fiziksel oluşumları ise Yahudi olan veya olmayan şahıslara ve/veya mülklerine, Yahudi cemaati kuruluşlarına ve dini etkinliklerine yöneltilmektedir."
Bu tanımı antisemitizm jandarmaları için daha kolay uygulanır hale getirmek adına verilen örneklerden birinde "Yahudi halkının kendi kaderini tayin etme hakkını reddetmek, örneğin İsrail Devleti'nin varlığının ırkçı bir girişim olduğunu iddia etmek." Antisemitizm olarak nitelendiriliyor.
Bu durumda Siyonizm karşıtı herkes antisemittir. Zaten bu tanıma itiraz eden Yahudiler de İsrail'in Gazze'deki katliamından sadece aylar önce BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup yazarak IHRA'nın antisemitizm tanımının kabul etmeme çağrısı yapmış.
Tarihsel gerçekler de aslında siyonizmin varlığını antisemitizme borçlu olduğunu; Filistin topraklarında bir İsrail devleti kurmayı kafaya koyanların en büyük destekçilerinin ise Avrupalı antisemitler olduğunu gösteriyor.
Bugün antisemitizmin sorumluları; "Ben bir Siyonist olarak buradayım" diyenlerdir, siyonizmin ırkçı, ayrımcı ve katliamcı uygulamalarını meşru göstermeye çalışanlardır.
Yani ortada bir antisemitizm varsa bu "Siyonist antisemitizm"dir.
İsrail devletinin yaptığı zulmü lanetlemek, İsrail soykırımını şikayet etmek, İsrail işgalini dünyaya haykırmak ve özgür ve bağımsız Filistin devletini savunmak antisemitizm değildir. İnsanlık onuru adına savunmamız gereken asgari bir mecburiyettir.