Cumhurbaşkanının seçimi önemli bir aşamanın geçilmesini kolaylaştırdı ama bazı problemlerin de gün yüzüne çıkmasına neden oldu. AK Parti’nin yeni başkanı ve başbakanın kim olacağı daha önce tespit edilmediği için bu çözülmesi gereken bir sorun gibi gözüküyor. Muhalefet partilerindeki sorunlar bu olaydan önce de vardı ama şimdi ortaya çıktı ve çözüm aranıyor. CHP siyasetini Erdoğan karşıtlığı olarak belirlemişti ve şimdi bu sorun kullanılamıyor. Ama söylenecek tek cümleleri bile yok gibi görünüyor. MHP bölgedeki gelişmelere uygun bir ideolojiye sahip değil. Türkiye içinde bile halkın tamamını aynı yerde toplayamayacak bir ideoloji ile bölgede etkin olması zor gözüküyor. Türkiye’deki siyasi sorun yeni değil ve bugünkü sorunlar o toprakta yeşeriyor.
Türkiye CHP tarafından yönetiliyordu ve buna itiraz eden yoktu. İkinci Dünya Savaşından sonra çok partili demokrasiye geçişimiz bizim kararımız mıydı yoksa bunu talep eden dış güçler mi vardı? Dış güçler bir ülkedeki yönetimi neden belirlemek isterler? O güne kadar ülkemizde en etkili güç İngiltere idi ama ABD bunun devamından yana değildi. Yeni parti, DP kurulduktan sonra yapılan seçimleri bu parti kazandı ve CHP çok geri kaldı. Bunun değişmeyeceği genel kanaat idi. CHP’nin yakın olduğu Avrupa ülkeleri bu yapının değişmesinden yanaydı ve şöyle bir çözüm bulundu. DP içinde dindarlar ve milliyetçiler vardı ve bunlar küçük değildi. İki yeni parti kuruldu. Birisi dine yakın öteki milliyetçi idi. Bu durum DP’nin seçimlerdeki egemenliğini sona erdirdi ve koalisyonlar dönemi başladı. Bu partiler dış politikaları açısından değerlendirilmeliydi, Avrupa’dan yana olanlar çoğalmış, ABD ile ittifak isteyenler azalmıştı. Ayrıca bunun temsilcisi olan DP darbelerle devriliyordu. Bunu sebebi iktidarın Atatürk ilkelerine karşı tavır aldığı iddiasıydı. Bu CHP’nin devlet içinde güçlenmesine neden oluyor ve kadroları destekleniyordu. Bir olay sözlerimizin yanlış olduğu biçiminde yorumlanabilir. CHP genel başkanı Ecevit, ABD tarafından desteklenmiş ve Kıbrıs fatihi yapılmıştı. Bu CHP’yi İnönü vesayetinden yani Avrupa ile birlikte olmaktan engelledi, çünkü tasfiye edildi.. Bugünkü siyasi sorunlar bunların bir uzantısıdır. Yani Türkiye’nin dünya üzerindeki yeri belirlenirken güçler arasında rekabet oluyor. Bu durumda kendi kararımızı kendimiz veririz, kimse bizi sevk edemez diyebilir ve sözlerimi anlamsız bulabilirsiniz. Bu doğrudur ama karar şartlardan oluşan bir ortamda verilir. Biz de kararımızı veririz ama kimler bu ortamı etkiliyorsa o gücün etkisiz kalmasını sağlamalıyız.
Partiler bazen rakiplerine yardımcı olurlar. Mesela Sayın Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinde MHP belirleyici olmuştu. Eğer çoğunluğu sağlamasalardı AK Parti başkasını göstermek zorunda kalırdı.
Siyasetin yeni yapılanmasında kişilerin değeri ancak şartlara uygunluk ölçüsünde anlamlıdır. Kendisi için büyük bir şeref ve övünç kaynağı olacak mevkiler bu durumun ülkeye hizmeti ile belirlenmelidir. Bir insanın şerefi geldiği yer kadar izlediği yolla da belirlenir. Mutluluk ise yuvasındadır ve herhangi bir mevkiye bağlı değildir.