Siyaseti 'dava' yani bir ideal uğruna mücadele etmek olarak görenler dahi kişisel siyasi kariyerlerini önemseyebilirler. Bunda ayıplanacak bir taraf yoktur. Siyasetçiler her ne kadar itibarsızlaştırılmaya çalışılsa da demokrasinin nöbetini tutanlar onlar olmuştur. İtibarsız siyasetçi bolluğuna rağmen...
Bir zamanlar siyasete soyunmak -tabii ki CHP dışındaki partilerde- kefen giyerek yola çıkmayı gerektiriyordu.
Parti içi demokrasi vardı-yoktu diye çokça tartıştığımız siyasi partilerin, tüm zaaflarına, kurumsallaşma problemlerine rağmen Türk demokrasisinin direği olduklarını söylemek durumundayız.
Siyasi partiler tarihini demokrasi tarihimiz olarak da okumak mümkün. Darbelerle ya da laiklik karşıtı odak olmak suçlamasıyla kapatılan partiler, oluşturdukları gelenekle halkın her zaman ümidi olmayı başardı. Bu yüzden de halkın seçime katılımı her zaman rekor seviyelerde gerçekleşti.
Şimdi geldik yeni bir seçimin arifesine. Önce CHP, İstanbul ve Ankara adaylarını açıkladı. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul başta olmak üzere 11'i büyükşehir olmak üzere 26 ilin belediye başkan adaylarını İstanbul'da büyük bir törenle tanıttı.
İstanbul adayı olarak da önceki dönem Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olarak görev yapan Murat Kurum'u işaret etti.
Kurum'un kampanyasına geçmeden önce değinmek istediğim bir iki husus var, yazının girişindeki bahsi de şimdi yazacaklarımın daha iyi anlaşılması için konu ettim.
Siyasi partileri nasıl tasnif ederiz? Literatürde farklı kıstaslar var. Ama şöyle kaba hatlarıyla baktığımızda Türkiye özelinde ideolojinin partileri birbirinden farklılaştıran temel husus olduğunu söyleyebiliriz sanırım. Sağ partiler, sol partiler, ortanın solu, sosyal demokrasi, milliyetçi, muhafazakâr tonları ağır basan partiler...
Yaşlı ve genç partiler olarak da tasnif edebiliriz. Ya da seküler-Batıcı, muhafazakâr-yerli partiler. Bana kalırsa mevcut parametreleri, seçim sonuçlarını, siyasetçilerin yaklaşımlarını, milletin tercih kriterlerini dikkate alarak bambaşka bir tasnif de yapılabilir.
Bir tarafta çalışkan, becerikli, hırslarını gemleyebilen, görev verilince koşan, verilmeyince küsüp gitmeyen, siyaseti halka ve hakka hizmet bilen siyasetçilerin çoğunlukta olduğu partiler. Diğer tarafta tembel, beceriksiz, kişisel ikbalini partisinin önünde tutan, görev beğenmeyen, hiyerarşi tanımayanların yuvalandığı, her şeyin en iyisini kendisinin hak ettiğini düşünen, siyaset deyince hizmet değil ideoloji anlayanların çoğunlukta olduğu partiler.
Seçmenin tercihini belirleyen pek çok etken var, ama bence ortalama insanın, ideolojik bağlılığı bağnazlık düzeyinde olmayan, memleketin selametini, güvenliğini dert eden, buna mukabil kendi menfaatini de gözeten ortalama vatandaşın kafasındaki tasnif bu şekilde.
Bu tasnife göre, ilki AK Parti'ye tekabül ediyor, ikincisi ise CHP'ye.
Murat Kurum'un adaylığı açıklanır açıklanmaz muhtemel adaylar arasında adı geçen Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu'nun bu duruma çok bozulduğu ve çalışmayacağı falan konuşuldu. Sebep bir kesimin fena halde bunu istemesiydi. Gerçek ise tabii ki hiç öyle olmadı. Tevfik Göksu ya da başka biri, siyasi parti disiplini içinde talip olduğunu arz eder, gereğini yapar ama istişareler sonunda neye karar verilmişse herkes ona uyar. Nitekim öyle oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla AK Parti İBB Grup Başkanı olarak Tevfik Göksu, İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ve AK Parti İBB adayı Murat Kurum'un son 2-4 günde verdiği fotoğraf, gösterdikleri performans tam da sözünü ettiğim siyasi partiler tasnifinde AK Parti'nin yerini tayin ediyor.
Kurum'un kampanyası hızlı başladı. Teşkilat güçlü bir motivasyonla arkasında. İl Başkanı göreve geldiği günden beri İstanbul seçimlerine odaklı çalışıyor.
Sıkı bir yarış olacak, belli ki.
İki buçuk aylık uzun ve sıkı bir kampanya süreci var takip edeceğimiz.
Ve bence ipi göğüsleyenler, yukarıdaki tasnifte birinci şıkta yer alanlar olacak.