Referandumda Evet tarafının başında bulunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Hayır’cıların çadırını ziyaret etmesi güzel bir hareketti.
Ardından Hayır tarafının başında bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Evet’çilerin çadırını ziyaret ederek bu güzelliğe eşlik etti.
Demokrasi kokan hareketler bunlar.
Bu hareketleri çoğaltmakta yarar var.
Bildiğiniz gibi, ülkemizin yüz çiçeğin açtığı, bin fikrin yarıştığı bir demokrasi bahçesi olması için çaba gösteriyorum.
Farklılıklarımızla birlikte barış içinde bir arada yaşama fikrini savunanların başında bulunuyorum.
Ülkemizde tam demokrasinin kurulmasının yanı sıra, ülke insanları arasında bütünleşmenin sağlanması için de bu fikri savunuyorum.
Hele de ikinci kurtuluş savaşı verdiğimiz şu dönemde, ülkemizde bütünleşme sağlanmadan bu savaştan başarıyla çıkamayacağımızı düşünüyorum.
Düşünün ki ülke iki düşman kampa bölünmüşse, ülke insanları birbirine düşmüşse, bu durumda dış düşmanlara karşı nasıl mücadele edilecek?
İkinci kurtuluş savaşı nasıl başarıyla neticelendirilecek?
İşte bunun için önce birbirimizle barışmalıyız.
Farklılıklarımızla birlikte barış içinde bir arada yaşamalıyız.
Hele de bir CHP milletvekilinin “Referandumda diyelim ki Evet çıktı, kimse heveslenmesin, sizi kovalayıp denize dökeriz” dediği türden söylemlerden özenle kaçınmalıyız.
Referandum mu yapıyoruz, birbirimizle savaş mı yapıyoruz?
Nihayetinde bir seçim yapıyoruz.
Öyleyse futboldaki holiganlar gibi siyasette de niye holiganlaşıyoruz?
Oldu olacak futbolun holiganları gibi siyasetin holiganları da ellerine döner bıçakları, palalar alsın.
Ve de birbirine saldırıp sallasın.
CHP milletvekilinin bu söylemi ne kadar yanlışsa, bazı AK Partililerin “Referandumda Hayır çıkarsa iç savaş çıkar” söylemi de o kadar yanlıştır.
Hele İstanbul Küçükçekmece AK Parti İlçe Başkanı’nın makamında uzun namlulu silahla poz vermesi büsbütün yanlıştır.
Birbirimize karşı savaşarak mı yedi düvele karşı savaş vereceğiz?
Bu zihniyetle ikinci kurtuluş savaşımızı başarıyla neticelendirebilir miyiz?
Derhal bu zihniyete, bu söylemlere son verilmeli.
Buna da en başta siyasi liderler öncülük etmeli.
Mesela Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Hayır’cıların çadırını ziyaret ettiği gibi, kendisine ve de partisine muhalif medyanın temsilcileriyle de bir araya gelemez mi?
Hadi diyelim önceden planlanmış programlarının yoğunluğu nedeniyle referandum öncesinde onlarla bir araya gelemedi; ama referandum sonrasında onlarla bir araya gelemez mi?
Gezilerinde muhalif medyanın temsilcilerini de cumhurbaşkanlığı uçağına davet edemez mi?
Bence etmeli.
Aynı şekilde ana muhalefet partisinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da kendilerine karşıt olan medyanın temsilcileriyle bir araya gelemez mi?
Örneğin kendilerini destekleyen medyanın yöneticilerini, yazarlarını çağırdığı toplantılara, kendilerine en karşıt olan medyanın yöneticilerini, yazarlarını da davet edemez mi?
Bence etmeli.
Ülkemizde bunlara benzer zeminler oluşturulup karşıtlar birbirleriyle yakın temasa geçmeli.
Bu ülkemizin en hayati ihtiyaçlarından biri değil mi?
Hiç değilse referandum sonrasında bu el birliğiyle hayata geçirilmeli.