(Aşağıdaki yazıyı 2010 yılı Aralık’ında, Aksiyon’da yazmışım. Cumhurbaşkanlığı seçimi için Erdoğan-Gül ilişkisinin nasıl gelişeceği gündeminin en sıcak olduğu günlerde. Yazıdaki güncel boyutları çıkardım, gelin bugünün günceli içinde yeniden okuyalım.)
Kur’an’ın, insanın ruh dünyasına ilişkin tespitleri, tahlilleri çok etkileyici. İnsanı yaratan Kudret, Kitab-ı kadimine, insanın tüm ruhi hareketlenmelerinin anahtarlarını koymuş. Onları kavradığımızda, kendimizi daha sağlıklı okuyabiliyor, birlikte yaşadığımız insanların yönelişlerindeki ruhi alt yapıyı daha net görebiliyoruz.
Mesela,
“Rabbimiz, doğru yolu bulduktan sonra kalblerimizi kaydırma ve bize nezdinden rahmet lutfet.” (Tevbe, 9) mealindeki ayette yer alan “doğru yolu bulduktan sonra kalplerin kayması”, böyle bir tehlikeye karşı “Rabbin rahmetine sığınma” çok hayati mana kazanıyor.
Hele bunu, “Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse hemen Allah’a sığın” (Fussılet, 36) ayetiyle birlikte düşündüğünüzde daha bir ürperiyorsunuz.
Bir de Peygamber aleyhissalatü vesselam’ın uyarılarını ekleyin buna:
“Şeytan insanoğlunun kalbi üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah’ı zikredince siner, çekilir, gaflete düşerse vesvese verir.”
“Şeytan damarlardaki kan gibi insanda dolaşır. Ben onun kalblerinize bir kötülük atmasından korkarım.”
Ve şeytanla iç içe, yan yana yaşadığımız bir dünyada kalblerin kaymasına karşı müteyakkız olmak gerekiyor.
Gelin şimdi, buradan, yaşadığımız dünyanın içine bakalım:
...
Niye bu konuyu gündemime aldım?
Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan arasında ihtilaf çıkarmak, Türkiye’ye karşı bir projenin parçası gibi görünüyor da onun için...
Bunun anlaşılabilir sebepleri de yok değil. Şöyle ki:
.....
AK Parti, iki dönemdir iktidarda. Muhtemel ki, üçüncü bir dönem de iktidarda kalacak.
AK Parti, içinden Cumhurbaşkanı çıkardı. Muhtemel ki, bir kere daha Cumhurbaşkanı seçiminde belirleyici olacak.
AK Parti, bu uzun yolculukta, içeride-dışarıda Türkiye’ye önemli şeyler kattı. Türkiye, dünyada farklı bir misyona doğru ilerliyor. Türkiye, taa Birinci Dünya Savaşı sonrasında kendisine biçilen konuma razı olup, konduğu yerde durmak istemiyor. Tarihin anormal yapısını değiştirmek, diğer ifadeyle “tarihi normalleştirmek” istiyor. Bir dönem, iki dönem, üç dönem... Arkasında toplum desteği, ilerliyor.
Bu, bütün dünyadan fark ediliyor.
Bu yönüyle AK Parti’nin, bir misyon istikametinde yürüdüğü açık.
AK Parti’nin Türkiye’ye kattığı şeylerin, yine içeride ve dışarıda kimi odakları rahatsız ettiği de açık.
....
Şöyle bir soru sorsak:
- AK Parti’den nasıl kurtulunur?
Bunun en kestirme cevabı herhâlde şu olurdu:
- AK Parti liderliğinin geçireceği zaafla...
“Bir liderlik nasıl zaaf geçirir?” sorusunun, çok farklı cevapları olabilir ve her hareket, yola çıkarken bunları değerlendirir. Devletler de bunları değerlendirir.
Ben, burada, şu an AK Parti için, öncelikle, zirvede bir ihtilaf oluşumunun hedeflendiği gibi bir duruma işaret etmek istiyorum.
......
Şu an, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi için kurgular oluşturuluyor. Kim olacak? Erdoğan-Gül ilişkisi ne olacak? Erdoğan Cumhurbaşkanlığına aday olacak mı? Partinin başına kim geçecek? Gül ne yapacak? Ve bu büyük hareketlenme, acaba AK Parti liderliğinde bir zaaf oluşturacak mı? (Bu bölümü tamamen yaşadığımız güncel çerçeve içinde okuyabilirsiniz)
.....
Ben bütün bunları düşünürken, Kur’an’ın, en başta verdiğim, insan psikolojisini tahlil eden derinliklerinde dolaşıyorum.
Doğru yol nedir?
Kalplerin kayması nedir?
Şeytan hangi ortamda nedir?
Şeytan nasıl içine yerleşir insanın?
Şeytan nasıl dürter insanı?
Kalplerin kaymasına karşı Allah’ın rahmetine sığınmak nedir?
Şeytanın iğvaları karşısında Allah’ı anmanın hikmeti nedir?
Ve gaflet nedir?
Ben, inanan insanda bir kalbî sigorta bulunduğunu düşünürüm. O, Yaratan’la ilişkiyi unutmama hadisesidir. Halik Teala, insana o sigorta ile sigortalanmanın duasını da öğretiyor: “Rabbimiz, kalblerimizi kaydırma!”