Başbakan Erdoğan 13 Aralık’ta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı adayını açıkladı. İzmir’in beklediği Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile yola devam edilecek.
UDH Bakanı ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, yapılan anketlerde CHP’nin gerisinde görülüyor. AK Parti, İzmir’de hızla yükselen grafiğini daha da yükseltmek, ama bunun da ötesinde hala CHP’nin gerisinde kalan maçın skorunu değiştirmek için siyasetin Ronaldo’sunu İzmir’e verdi. Maçın kaderi değişir mi bilinmez, ama rakip tarafında büyük bir telaş başladı. Çünkü siyasetin Ronaldo’su Yıldırım, tam da bir skor adamıdır. Sadece maça odaklanan, rakibi gibi saha dışı oyunlara yüz vermeyen, maçı sahada kazanmayı seven bir yapısı vardır. Koşar, savaşır ve bir maçın kaderini değiştirebilir. Çünkü teknik kapasitesi yüksektir. Üstelik rakibi gibi saha dışı oyunlara hiç tenezzül etmez. Rakibinin saha dışındaki yaşam tercihini sorgulamaz. Bu maç, sahada teknik olarak nasıl oynanır ona bakar. Faul, penaltı, ofsayt taktiklerini hiç düşünmez. Rakibin maça asılacağı sahada her türlü faul hareketini yaparak rakibi durdurmaya ve yıpratmaya çalışacağı biliniyor.
Fanatizm kazanmazsa Yıldırım bu maçı alır
Ancak burada bir tehlike vardır. Taraflı-tarafsız, hatta rakip taraftar veya tarafsız taraflar centilmence bir maç için hazır mıdır? Yoksa rakibin saha dışı oyunlarının peşinden mi koşacaklar. Sahada teknik kapasitesi yüksek bir oyuncuyu alkışlayabilecekler mi? Alkışlamanın da ötesine geçip böylesine başarılı bir oyuncunun kendilerinin hizmetine talip olmasına onay verirler mi? Çünkü taraflar kendi takımlarının tembelliğinden bıkmış durumdadır. Başarısız olunan her şeye bir mazeret üretmesine artık tahammülü kalmamıştır. Miskin, tembel, başarısız, iş üretmez ve iş bitiremezde olsa; nasıl olsa taraftar beni destekliyor rehavetine bir son vermek istemektedir. Kişisel olarak benim kanaatim, eğer fanatizm ve radikalizm kazanmazsa Yıldırım bu maçı alır.
Siyasetin Ronaldo’suna karşı CHP nasıl bir taktik izleyecektir. Şüphesiz kendisini ev sahibi gören, tek kale maç yaptığı günlerin özlemini kolay terk etmeyecektir. Bunun için de maçı vermemek için her yolu deneyecektir.
Peki sık sık İzmir’de kendisini ev sahibi ve kalesi olarak gösteren CHP, bunun böyle olmadığını ispatlamaya çalışan rakibine karşı bu söylemlerini devam ettirecek mi? Bunun testi nettir, açıktır. Şu an kendisini ev sahibi gören takımın elindeki rakam 29’dur. Sözde ev sahibinin, sözde konuk ettiği takımın sahip olduğu skor ise rakamla sadece ‘1’ dir.
Burada başarının kıstaslarına farklı açılardan bakılabilir. Ancak ne olursa olsun kendisini ev sahibi gören takım elindeki 29 belediyeden kayıplar verirse yinede kaybeden konumuna düşecektir. Onun için elindeki 29 skorunu korumaya çalışacaktır.
AK Parti bu maça asılacak. En güçlü oyuncusu ile en başta büyükşehir belediyesini zorlayacak ve birçok ilçeyi de alarak bu maçtan zaferle çıkacaktır. Anketler ne diyor? Binali Yıldırım’ın adaylığı ile birlikte iki takım arasında ki fark giderek kapandı hatta iki puana kadar indi.
İzmir’in CHP’nin kalesi olduğu söylemlerine karşılık Binali Yıldırım ne diyor: “İzmir’de ben tek bir kale bilirim, oda Kadifekale’dir.” İşte böylesine bir özgüvenle seçim yarışına giren Binali Yıldırım, Türkiye’de bütün gözlerinde üzerinde olacağı şampiyonlar ligi maçına çıkacaktır. Rakipleri, şimdiden telaş sarmış durumda.
Ben maçın centilmence geçmesini diliyorum. Hak edenin, hizmet edenin yanında olalım ve hak eden kazansın diyorum. İzmir’e hizmet eden kazansın diyorum.